hizli-ingilizce

Bilime Göre Daha Hızlı ve Kolay Bir Şekilde İngilizce Öğrenmenin 7 Yolu

Bugünlerde herkes aceleyle bir yerlere koşturuyor, hep daha hızlı hareket etmeye çalışıyor gibi.

Her şeyi daha hızlı yapmak istiyoruz—daha hızlı mesaj göndermek, bir yerlere daha hızlı gitmek, daha hızlı konuşmak, daha hızlı İngilizce öğrenmek!

Ancak bazen bazı şeyleri hızlı yapamayız. Örneğin hepimiz yeni bir dil öğrenmenin uzun süren bir şey olduğunu biliriz. Ezberlenecek yeni kurallar vardır, öğrenilecek yeni kelimeler. Tonlarca şeyi öğrenmen, üzerine pratik yapman ve hatırlaman gerekir ve tüm bunlar zaman alır.

Fakat, yine de, İngilizceyi daha hızlı öğrenmenin bir yolu olmalı… Öyle değil mi?

İngilizceyi hızlı öğrenmek için internette pek çok öneri var. FluentU’nun da günde yalnızca 35 dakika ayırarak İngilizce öğrenme üzerine kendi rehberi var. Ayrıca İngilizce öğrenim sürecini daha hızlı ve daha kolay hale getirmek için pek çok ipucumuz ve tüyomuz da var.

Peki, hangi ipuçlarını takip etmen, hangi yöntemleri kullanman gerektiğini nereden bileceksin? Her zaman sana en uygun olan dil öğrenme metotlarını seçebilirsin; ama bunu yapmak için en çok hoşuna gideni bulana kadar pek çok farklı metot denemen gerekir. Senin için ideal olan yöntemi bulana kadar diğerlerini deneyerek zamanının çoğunu boşa geçirme ihtimalin var.

Eğer daha hızlı İngilizce öğrenme konusunda gerçekten işe yarayan öneriler bulma konusunda acelen varsa, bilimin bu konuda ne dediğine bakmalısın!

Dil Öğrenme Bilimi

Dil öğrenimi, bilim insanları için çok önemli bir araştırma alanıdır. Çünkü karmaşık dil öğrenme kabiliyeti insanları diğer hayvanlardan ayıran bir şeydir.

Bilim insan beyninin nasıl çalıştığını biliyor (en azından çoğunlukla). Bilim, nasıl öğrendiğimizi ve konuştuğumuzu biliyor.

İnsanların nasıl dil öğrendikleri üzerine odaklanan pek çok bilimsel çalışma var. Bunların bazıları nasıl ve neden dil öğrendiğimizi anlamaya çalışıyor, bazıları ise yeni diller öğrenmenin faydalarını ortaya çıkartmak için yapılıyor. Bazı çalışmalar, doğuştan harika öğrenciler olan bebeklere odaklanıyor, bazılarıysa yalnızca yetişkinlere.

Bu da epeyce bir bilgi demek! Peki, bunca araştırmayla neler yapılabilir? Biz ne yapabiliriz?

Nasıl ve neden belirli bir şekilde dil öğrendiğimizi anlayarak dil öğrenme yolculuğumuzu çok daha hızlı ve kolay bir hale getirebiliriz.

Şimdi, bilimsel çalışmalar sayesinde, İngilizceyi daha hızlı öğrenmeye başlayabilirsin! Bunu nasıl yapacağını burada anlatacağız.

7 Bilimsel İpucuyla Daha Hızlı ve Daha Kolay İngilizce Öğrenmenin Yolları

1. Bolca İngilizce dinle

Bilim ne diyor:

Diller üzerine çalışan bilim insanlarının dil öğrenme yollarımızdan biri için kullandıkları özel bir terim var: Bilinçsiz, farkında olmadan (İng. unconscious) veya örtük (İng. implicit) dil öğrenme. Bu tür öğrenme biz öğrenmeye çalışmadığımız zaman gerçekleşir.

Bu, masa başında oturup tekrar tekrar kurallar üzerine çalışmakla olmuyor. Çok fazla dikkat etmediğimiz halde bolca İngilizce dinlediğimizde oluyor. Arka planda İngilizce sesler olmasıyla, biz dikkatimizi vererek dinlemesek, karşılık olarak konuşmasak ya da not alıyor olmasak da beynimiz otomatik olarak sesleri, aksanları, kelimeleri ve dil bilgisini içine çekiyor, özümsüyor, yani öğreniyor.

Bunun kulağa en çılgınca gelen yanı ise, kelimelerin ne anlama geldiğini bilmesek de, dinleyerek öğreniyoruz. Çalışma üstüne çalışma gösteriyor ki, insanların her dili bu şekilde dinleyerek öğrenmesi mümkün—hatta sahte dilleri (bilim insanlarının araştırmaları için icat ettikleri diller) bile yalnızca insanların konuşmalarını dinleyerek öğrenebiliriz.

Çünkü, dinlediğimizde örüntüleri duyarız. Bu, öğrenmenin daha doğal bir yoludur -çocuklar bunu hep yaparlar. Bir düşünsene! Bebekler çok, çok küçükken konuşamazlar. Yalnızca dinleyebilirler. Söylenen şeyleri tam olarak anlayacak ve ardından kendileri de dili kullanacak hale gelene kadar tonlarca zamanı dinleyerek geçirirler.

Sen ne yapabilirsin:

Dinleyebildiğin kadar çok İngilizce dinle. Sürekli dinle! Odanda, ofisinde ya da kulaklığında mümkün olan her an İngilizce bir şeyler çalmasını sağla.

İngilizce TV izle, İngilizce müzik dinle, İngilizce radyo programları ve podcast’lerİngilizce sesli kitaplar dinleAna dili İngilizce olanların birbirleriyle konuşmalarını dinleyebileceğin yerlere git. Olabildiğince çok konuşma İngilizce dinle. Dikkatini vererek dinlemek zorunda değilsin, dinlerken etrafta gezinebilir, manzaranın tadını çıkarabilir, bulaşık yıkayabilir, kitap okuyabilir, spor salonunda antrenman yapabilir, ödevini yapabilir, makale yazabilir ya da günlük işine bakabilirsin.

Ne yapıyor olursan ol, İngilizce sesler kulaklarına ve beynine girdiği sürece, fark etmeden daha fazla İngilizce öğrenmiş olacaksın!

2. Benzerlikleri öğren

Bilim ne diyor:

Yeni bir dil öğrenmenin en büyük zorluklarından biri, bütün o yeni sesleri öğrenmektir. İngilizcede ana dilinde hiç kullanılmayan birtakım sesler bile olabilir!

Ama bu konuda da iyi haberler var—bu çalışmaya göre, hepimiz hangi seslerin anlamlı, hangi seslerin anlamsız olduğunun ayrımına varabilecek şekilde doğmuşuz.

Diller birbirinden çok farklı olsa da, hepsi birtakım benzerlikler de taşır.

Örneğin, İngilizcedeki bazı sözcükler “BL” harfleriyle başlasa da (“göz kırpmak” anlamındaki “blink” gibi), muhtemelen asla “LB” ile başlayan bir kelime duymayacaksın. Bu sesi çıkartmaya çalış. Tuhaf, değil mi? Bazı seslerin anlamları yoktur, hiçbir kelimeyi bilmeyen bebekler için bile!

Sen ne yapabilirsin:

İngilizce öğrenirken bu gerçeği aklında tut.

Eğer kulağına imkansız gelen bir sözcük ya da ses duyarsan, o sesin ya da sözcüğün gerçekten imkansız olması ihtimali vardır! Eğer bazı seslerin İngilizcede bir araya gelmesinin pek mümkün olmadığını bilirsen, hecelemeyi ve kelimeleri doğru şekilde yazmayı daha kolay öğrenirsin.

Örneğin, Türkçede “hayalet” anlamına gelen “ghost” kelimesini yazmaya çalışıyorsan ve h harfi ile harfinin sırasından emin olamıyorsan, sözcüğü iki şekilde de sesli olarak söyle.

“Hgost,” demeye çalışırken “HG” sesini çıkartmak imkansız gibi, değil mi? Fakat “ghost” kelimesindeki “GH” sesini çıkartmak mümkün. O zaman onu kullan!

3. Yeni sesleri ayrı ayrı öğren

Bilim ne diyor:

İngilizce öğrenmek, beyninin çalışma biçimini değiştiriyor. İnanılmaz bir şekilde, yeni bir dil öğrenmek beyninin büyümesini sağlıyor! Bir araştırma, yeni bir dil öğrenirken beynimizin bazı bölümlerinin büyüdüğünü ortaya çıkardı. Büyüme ne kadar büyük olursa, yeni dili öğrenmen de o kadar kolay oluyor.

Bu araştırmanın daha da ilginç bir bölümü, beyinlerimizin faklı seslere farklı tepkiler verdiğini gösteriyor.

Örneğin, L ve R harfleri dil öğrenenlerin duyması açısından zor olabilir, özellikle de ana dillerinde -Japoncada olduğu gibi- bu iki ses için tek bir harf varsa. Yapılan deney, ana dili İngilizce olanlar L ve R harflerini duyduklarında beyinlerinin iki farklı bölümünün, ana dili Japonca olanların beyinlerinin ise yalnızca bir bölgesinin tepki gösterdiğini ortaya çıkarttı.

Sen ne yapabilirsin:

İngilizceyi ana dilin gibi anlamaya ve konuşmaya başlamadan önce, İngilizce sesleri öğren. Bu gönderide çeşitli İngilizce sesler ve nasıl telaffuz edildikleri üzerine bolca bilgi var.

Anlamakta ya da telaffuz etmekte en çok zorlandığın sesleri bul ve onlara fazladan çalış.

Bazı deneyler, yavaşlatılmış sesleri dinlemenin onları bir saat kadar kısa bir sürede, kolayca öğrenmeye yardımcı olabileceğini gösteriyor. İşte buna hızlı denir!

Sesleri yavaşlatmak için özel bir yazılıma ihtiyacın yok -YouTube bunu senin için yapabilir. Yardıma ihtiyacın olan sesler konusunda ana dili İngilizce olanların bu sesleri kullandığı videolar bul. Mesela aşağıda R ve L harflerinin kullanıldığı harika bir video var.

Hızı değiştirmek için, video oynatıcının sağ alt köşesindeki ayarlar simgesine tıkla (bu simge bir tekerleğe benzer). Sonra “speed,” yani “hız” seçeneğine tıkla ve 1’in altındaki bir hızı seç.

1o dakika boyunca normal hızın 0.25’inde dinle, sonra 10 dakika boyunca normal hızın 0.5’i oranında. Ardından, videoyu normal hızında oynat. Bunu farklı seslerle birkaç kez yaparsan, zor sesler arasındaki farkı duymanın gittikçe daha kolay bir hale geldiğini göreceksin -bu da beynin büyüyor demektir!

4. Sözcük Çağrışımlarından Faydalan

Bilim ne diyor:

Sözcük çağrışımlarını kullandığında kelimelerle başka kelimeler, sesler, hareketler, fikirler ve resimler arasında bağlantı kurmuş olursun. “Woof,” sesini duyduğunda (Türkçede bu sese “hav” diyoruz) onu bir köpekle ilişkilendirirsin. Bir güneş resmi gördüğünde hemen “sun” (güneş), “warm” (ılık) ve “hot” (sıcak) kelimelerini düşünürsün. Bunu düşünmek üzerine zaman harcamazsın, bu kelimeler aklına otomatik olarak gelir.

Kelimeleri çağrışım yoluyla öğrenmek yalnızca eğlenceli değil, aynı zamanda İngilizce öğrenme hızını arttırmak için de oldukça faydalı bir yoldur. Bilim insanları bu araştırmada işaret dilini, yani işitme ve konuşma engelliler tarafından iletişim kurmakta kullanılan ve sözcük oluşturmak için sesler yerine elleri ve parmakları kullanan dili incelemişler.

Yapılan bir deney, temsil ettikleri sözcükler gibi görünen işaretleri hatırlamanın çok daha kolay olduğunu göstermiş. Yani, işaret dilinde “yemek” kelimesi yemek yiyen bir insana benzediğinden, bu kelimeyi hatırlamak daha kolay. El hareketleri temsil ettikleri sözcük ya da fikirle doğrudan bağlantılı olmadığında ise kelimeleri öğrenmek daha zor.

Sen ne yapabilirsin:

Yeni kelimeleri öğrenirken, “sun/güneş” örneğinde olduğu gibi, onları gruplar halinde öğrenmeye çalış. Bir kelimeyi bir imgeyle, hareketle ya da başka bir kelimeyle kombine et. Zihninde güçlü bir bağlantı kurduğunda, sözcüğü hatırlaman daha kolay olacaktır.

Öğrenmekte olduğun kelimelerin anlamlarını göstermek için ellerini ve bedenini kullanmayı dene, en azından kelimeyi tek başına hatırlayana kadar. Kelimeleri not ederken yanlarına tanımlarını yazmak yerine anlamıyla ilişkili resimler çizmeyi de deneyebilirsin.

Eğlenceli bir aktivite olarak, kelimeleri yazarken hangi anlama geliyorlarsa o şekle sokarak yazmaya çalış. Google görsel aramasını kullanarak değişik fikirler edinebilirsin. Bunu yapmak sadece anlamı hatırlamana değil, kelimenin yazılışını hatırlamana da yardımcı olacaktır.

5. Örüntüleri hatırla, kuralları değil

Bilim ne diyor:

Aşağıdaki videonun ilk bir dakikasını izle.

Buradaki örüntüyü tekrar edebilir misin? Örüntüleri ne kadar iyi hatırlayıp ne kadar iyi tekrar edebildiğin, yeni bir dili ne kadar hızlı bir şekilde ve ne kadar kolay öğrenebileceğin konusunda çok şey ifade edebilir.

Bu çalışmada, öğrencilere birbiri ardına bir grup şekil gösteriliyor. Şekillerdeki örüntüleri bulma konusunda en iyi olan öğrencilerin İbranice öğrenme konusunda da en iyi öğrenciler olduğu ortaya çıkıyor. Diller, örüntülerden meydana gelir ve bu örüntüleri ne kadar kolay fark edebilirsen, dili de o kadar hızlı öğrenirsin.

Sen ne yapabilirsin:

İngilizcenin dil bilgisi kurallarını ve kelime yazılışlarını öğrenmek için şimdiye dek biraz zaman harcamış olabilirsin. Bunları kurallar olarak düşünmek yerine örüntüleri hatırlamaya çalış. Bu sayede İngilizceyi daha kolay ve hızlı öğrenebilirsin.

Mesela, geçmiş zamandaki (past tense) düzenli fiilleri düşün. Kuralda “düzenli fiilleri geçmiş zaman formuna dönüştürmek için fiilin sonuna -ED eklenir” der. Eğer bunu yalnızca bu cümleyi okuyarak hatırlayabiliyorsan, harika! Fakat çoğumuz için, kuralları kullanılırken görmedikçe hatırlamak pek de kolay değildir.

Bu kuralı örüntü olarak öğrenmek için, bir grup fiile ve geçmiş zaman formlarına bakalım:

Rain — Rained          ((yağmur) yağmak – yağmur yağdı)
Want — Wanted       (istemek – istedi)
Learn — Learned      (öğrenmek – öğrendi)

Örüntüyü görüyor musun? Şimdi, bir adım daha atalım. Sıradaki fiil grubuyla yukarıdaki fiil grubu arasında bir fark var.

Plan — Planned     (plan yapmak – plan yaptı)
Rot — Rotted          (çürümek – çürüdü)
Stop — Stopped     (durmak – durdu)

Farkı fark ettin mi? Buradaki örüntü ne? Bu son üç fiilde uygulanan kural şudur: “Bir fiil Sessiz-Sesli-Sessiz harflerle biterse, fiile -ED eklenmeden önce fiilin son harfi iki kez yazılır.”

Bir daha kuralları ezberlemekte zorluk çekersen, kurallar yerine örüntülere bak!

6. Sözcükleri değil, söz öbeklerini öğren

Bilim ne diyor:

Bazı kelimelerin kendi başlarına belirli bir anlamları vardır, ancak başka kelimelerle bir araya geldiklerinde bambaşka anlamlara gelebilirler. İngilizcede bir cümleyi okurken ya da dinlerken, bu grupları ararız.

“I ran around,” cümlesini kurarsan, bir amacın olmaksızın koştuğunu söylemiş olursun. Eğer cümleye yalnızca iki kelime daha eklersen, cümlen “I ran around the park,”a dönüşür, bu da “Parkta koştum” anlamına gelir, yani tamamen başka bir anlama. Dinledikçe cümleyle ve kelimelerle ilgili daha fazla bilgi edinirsin.

Bu o kadar şaşırtıcı görünmeyebilir, ama yakın zamana kadar dilbilimciler cümleleri birer bütün olarak dinleyip sonra parçalarına ayırdığımızı düşünüyorlardı. Yapılan bir çalışma, kelimelerin sırasının cümlenin bütününden daha önemli olabileceğini ileri sürüyor.

Şu şekilde düşün: “Bread and butter” ve “butter and bread” aynı anlama geliyorlar (bread=ekmek, butter=tereyağı), ancak içlerinden yalnızca biri doğru sözcük sıralamasına sahip (bread and butter). (Türkçedeki “bal-kaymak,” “köfte-ekmek,” “rakı-balık”, “Leyla ile Mecnun” gibi düşünebilirsin. “Kaymak-bal,” “ekmek-köfte,” “balık-rakı,” “Mecnun ile Leyla” dediğinde kulağa tuhaf gelmiyor mu?)

Sen ne yapabilirsin:

Pek çok kelimenin birden fazla anlamı olduğu için kelimeleri kendi başlarına öğrenmek zor olabilir. Ayrıca İngilizce bir kelimenin anlamını bilmek illa ki onu kullanabileceğin anlamına da gelmez. Bu yüzden yeni İngilizce kelimeler öğrenirken, söz öbekleri, cümleler ve konuşma içinde nasıl kullanıldıklarını da öğrenmelisin.

Örneğin, “retrospect” kelimesi, geriye/geçmişe bakış anlamına gelir. Fakat muhtemelen bu kelimeyi başında “in” olmadan göremezsin: “In retrospect, I shouldn’t have eaten the whole cake.” (“Geriye dönüp bakınca, bütün pastayı yememeliydim.”) İngilizcede kelimelerin nasıl gruplandırıldıklarını öğrenirsen, konuşmaların kulağa daha doğal gelecektir.

7. Müzikle öğren

Bilim ne diyor:

Küçükken öğrendiğin o tatlı şarkıları hatırlıyor musun? Eminim annenin ya da öğretmenlerinin sana öğrettiği o şarkıları hala söyleyebilirsin. Oysa ki o şarkıları çoook uzun zaman önce öğrenmiştin! Hala nasıl bu kadar iyi hatırlayabiliyorsun?

Çocukken müzik, dil öğrenmenin çok önemli bir parçasıdır. Bu yüzden çocukların sayıları ve harfleri daha kolay öğrenmelerine ve hatırlamalarına yardımcı olacak, sesli harflerin nasıl kullanıldığını görmelerine ve yeni kelimeler öğrenmelerine yardım edecek şarkılar var. Şarkılardaki tekrar ve müzik çocukların dilin önemli kısımlarını daha kolay öğrenmelerine yardımcı olur.

Yetişkinler de müzikle daha kolay öğrenir. Genellikle dil becerileri çok önemli görülürken müzik o kadar önemli görülmez. Ancak yapılan bir çalışmaya göre, müziği ve dili öğrenme yollarımız birbirine çok benziyor ve ikisi de çok önemli! “Ba” ve “da” seslerinin farklı olduğunu, aynı bir trompetin ve piyanonun seslerinin farklı olduğunu öğrendiğimiz şekilde öğreniyoruz.

Sen ne yapabilirsin:

Dil, neredeyse kendi içinde bir tür müzik gibidir. Dil becerilerini müzikten faydalanarak öğrenmek, öğrenme sürecini daha hızlı ve kolay hale getirir. İngilizce öğrenmek için pek çok şarkı var, bunların çoğunu da YouTube’da ya da hemen buracıkta, FluentU’da bulabilirsin. İşin en iyi yanı da, FluentU’nun iOS ve Android cihazlar için hazırlanan mobil uygulamaları sayesinde hızlı bir şekilde İngilizce şarkılara ulaşabilir ve her an her yerde İngilizce çalışabilirsin. Şarkıları dinle, onlara eşlik et, gör bak, çok geçmeden İngilizceyi ana dilin gibi konuşacaksın!

 

İngilizceyi hızlı öğrenme konusunda aslında çok da kestirme yollar yok, ama bilim, bazı ipuçlarının ve önerilerin diğerlerine göre daha çok işe yaradığını ve süreci daha da hızlandırdığını kanıtlamış durumda.

Bilimsel araştırmalara ve deneylere göre, yukarıdaki ipuçları daha iyi, daha hızlı ve daha kolay bir şekilde İngilizce öğrenmene yardımcı olacak.

Üstelik sen öğrendikçe, geliştikçe ve büyüdükçe, beynin de büyüyecek!

Enter your e-mail address to get your free PDF!

We hate SPAM and promise to keep your email address safe

Close