ingilizce-sestes-sozcukler

Temel İhtiyaçlar: İhtiyacın Olacak İngilizce Sesteş Sözcükler

İngilizce telaffuz oldukça tuhaf bir hal alabilir.

İngilizce öğrenmeye başlamanın üzerinden kısa bir süre dahi geçmiş olsa bile bunu fark etmişsindir, öyle değil mi?

Belki de “two” sayısının “to” sözcüğüyle aynı şekilde telaffuz edilmesi seni şaşırttı.

Ya da geçmiş zaman kipini öğrenmeye başladığında belki de “ate” fiilinin “eight” sayısıyla aynı telaffuz edilmesi seni şaşırttı.

İnan ki bu durum anadil olarak İngilizce konuşanlar için dahi tuhaf bir hal alabilir, dolayısıyla yalnız değilsin.

Yoksa “yanlız değilsin mi” demeliydim? Dalga geçiyorum, gerçekten de “yalnız değilsin” demek istedim ama “you’re” ve “your” gibi sözleri karıştıran pek çok Amerikalı ya da İngiliz görebilirsin.

Aynı şekilde telaffuz edilen ama farklı anlamlara sahip olan bu gibi sözcüklere İngilizce sesteş sözcükler (homophones) adı verilir. Bu yazıda kesinlikle bilmek isteyeceğin İngilizce sesteş sözcükler öğreneceksin. Öncelikle “sesteş” sözcüğünün anlamını yakından inceleyerek başlayalım.

Sesteş Sözcük Nedir?

Yukarıda da belirtildiği üzere “you’re” ve “your” gibi sözcüklere homophones denilmektedir. Bu sözcüğün kökü olan homo-, “aynı” anlamına gelirken phone- da “ses” anlamına gelmektedir. İngilizce sesteş sözcükler, aynı şekilde telaffuz edilen ama farklı anlamlara gelen sözcüklerdir. Dolayısıyla “two” ve “to” sözcükleri tıpkı “ate” ve “eight” gibi İngilizce sesteş sözcüklerdir.

Bununla birlikte homo- ile başlayan ve anadili İngilizce olanların sıklıkla “homophone” sözcüğü ile karıştırdığı bir sözcük var: homonym. Burada da homo- kökü “aynı” anlamındadır ama –nym takısı “ad” anlamına gelir. Homonym yani eşadlı sözcük, birden fazla anlama gelen tek bir sözcüktür.

Eşadlı sözcüklere bir örnek “bear” sözcüğü olabilir. Muhtemelen “bear” adlı hayvanın ayı olduğunu biliyorsun, ama “bear” aynı zamanda ‘dayanmak’ anlamına gelen bir fiil de olabilir. Örneğin, “I’m so nervous about watching this game, I can’t bear to watch the last minute!” (Bu maçı izlemek sinirlerimi o kadar geriyor ki son dakikasına kadar dayanamam!) Ama bugün sesteş sözcüklere odaklanacağız.

Neden İngilizcede bu Kadar Fazla Sesteş Sözcük Var?

Bir sözcüğün İngilizce telaffuzu her zaman onun yazılışıyla aynı olmayabilir. Aynı telaffuza sahip birden fazla sözcük olması bakımından Fransızca da İngilizceye benzemektedir.

Çince sesteş sözcükler de oldukça ilginçtir. Hatta içinde geçen her bir sözcüğün “shi” sözcüğünün bir türevi olduğu ünlü bir Çin hikayesi dahi mevcut!

İspanyolca veya Almanca gibi diğer diller ise yazılış ve telaffuz konusunda daha tutarlılar. Bu dillerde sözcükler genellikle yazıldığı gibi okunur. Ama yine de bu dillerde dahi bazı sesteş sözcükler bulunur. Burada önemli olan, her dilde sesteş sözcükler olduğunu bilmek ve bunları öğrenirken umutsuzluğa kapılmamaya çalışmaktır.

Bununla birlikte, İngilizcede gerçekten de birçok ünlü ses, birçok harf ve pek çok farklı dilden İngilizceye geçmiş bol miktarda sözcük bulunur. Bu nedenle de İngilizcede çok sayıda sesteş sözcük bulunur.

Sana bunları öğrenmende yardımcı olabilmek için bazı harika ipuçlarını derledik ve İngilizcede en sık kullanılan bazı İngilizce sesteş sözcüklerden kullanışlı bir liste hazırladık.

İngilizce Sesteş Sözcükler Nasıl Öğrenilir?

İngilizcede sıkça söylenen bir deyiş vardır: “Pratik yaparak mükemmel sonucu yakala.” Bu da eğer bir konuda uzmanlaşmak istiyorsan (sesteş sözcükler ya da genel anlamda İngilizce olabilir) bol bol alıştırma yapman gerektiği anlamına gelir. Neyse ki sesteş sözcükleri öğrenmek istersen bunun pek çok yolu bulunur.

Sözcük not defteri

Bu belki de alıştırma yapmanın en kolay yoludur ve kağıt ve kalem bulmakta zorlanmayacaksan bu ücretsizdir!

Öğrencilerim sözcük bilgilerini geliştirmenin yollarını sormaları halinde onlara yanlarında her zaman küçük bir sözcük not defteri taşımalarını öneririm. Almanca ve İspanyolca öğrenirken ben de bunu yaptım ve sen de aynısını yapabilirsin.

Yeni bir sözcük ya da söz duyduğun zaman bunu not defterine kaydet. Ayrıca, buna bir tanım, eşanlamlısı veya örnek bir cümle de ekleyebilirsin. Bütün bu parçalar o sözcüğü hatırlamana yardımcı olacaktır.

Doğal olarak, bu not defterini İngilizce sesteş sözcükler için de kullanabilirsin. Sesteş sözcükler için ayrı bir liste ya da ayrı bir bölüm oluşturmak sana yardımcı olabilir, ama hangi yöntemin sana uygun olduğunu kendin bulabilirsin.

Özellikle görerek öğrenen veya yazarak öğrenen biriysen bu teknik, İngilizce kelime dağarcığına yenilerini eklemek için idealdir.

İngilizce sesteş sözcükler üzerine kitaplar

Eğlenceli bir şekilde sesteş sözcüklere odaklanan bazı kitaplar mevcut. Bunlar arasında en popüler olan ikisi, Fred Gwynne tarafından yazılmış “A Chocolate Moose for Dinner” ve “The King Who Rained” adlı eserlerdir. Bir diğeri ise Gene Baretta tarafından yazılmış olan “Dear Deer” adlı eserdir. Bu kitapları kitabevlerinde ya da internetten bulabilirsin ama biraz eski oldukları için bunların dijital sürümlerini bulmak zor olabilir.

İlaveten, bu kitapları okuyan kişilerin videoları da mevcut (işte “A Chocolate Moose for Dinner,” “The King Who Rained” ve“Dear Deer” için videolar), ama ne yazık ki video kalitesi o kadar da iyi değil. Yine de bu hikayeleri takip edebilir ve sesteş sözcükler ile eğlenceli kelime oyunlarının örneklerini görebilirsin.

Şarkılar ve web siteleri

Birçok şeyde olduğu gibi internet İngilizce dil öğrencileri için de harika bir kaynak olabilir! Yukarıda bahsettiğim kitaplar hakkında daha fazla bilgi edinebilirsin ve ayrıca çeşitli kişilerin sesteş sözcükleri öğrenmene yardımcı olması için hazırladığı videolar ve siteler de mevcut.

Bunlar arasında bir adam ile bir aslan arasındaki this homophone song video ve bu şarkı gibi eğlenceli (ve tuhaf) videolar da yer alıyor. Ya da 46 dakikanı ayırabileceksen, telaffuzları da dahil olmak üzere tonlarca İngilizce sesteş sözcüğü bir araya getiren bu harika ama uzun videoyu izleyebilirsin! Ayrıca aşağıda bulacağın sesteş sözcükler listesinde belirli sözcüklerde sana yardımcı olacak video ve sitelerin bağlantılarını da bulacaksın.

Son olarak, sesteş sözcükleri öğrenmene yardımcı olacak diğer siteler de mevcut. Bunlar arasında sana Grammarist.com adlı siteyi önereceğim. Sesteş sözcüklerin yanı sıra diğer konuları da ele alıyor ama genellikle sesteş sözcük dizileri içeriyor. Ayrıca, dahil edilen diğer sözcüklerin güncel konularla ilgili olması da sözcük bilgini geliştirmek istiyorsan bunu harika bir genel site haline getiriyor.

FluentU sadece İngilizce sözcük bilgini geliştirmek için harika bir genel site olmakla kalmıyor, aynı zamanda İngilizceyi duyarak ve görerek öğrenme fırsatı da sunuyor. FluentU—haberler, müzik videoları, film fragmanları, haberler ve etkileyici konuşmalar gibi—gerçek hayattan videoları alıyor ve bunları kişiselleştirilmiş dil derslerine dönüştürüyor. Sözcüklerin nasıl yazıldığı ve nasıl telaffuz edildiğini aynı anda görerek sesteş sözcükleri birbirlerine karıştırmaktan kaçınabileceksin. En iyisi ise iOS ve Android uygulamaları ile istediğin her zaman çalışabilecek olman.

Tüm İngilizce Dil Öğrencilerinin Bilmesi Gereken 25 Çift İngilizce Sesteş Sözcük

Ne zamandır İngilizce öğrendiğine bağlı olarak bunların birçoğunu zaten biliyor olabilirsin. Ama bu listeyi oluşturmamın nedeni, üst seviyelerdeki İngilizce dil öğrencilerinin bazı yeni veya ilginç sözcükler bulabilmesiydi. Dolayısıyla umuyorum ki daha önce duymadığın en azından birkaç sözcük bulacaksın!

Her sözcük çifti için kısa bir tanım ve bu sözcüklerin kullanıldığı bir örnek ekleyeceğim. Daha sonra da bunlara benzer bir sözcük gibi ilgili sözcükleri ya da bir video, çizgi roman ya da sitenin bağlantısını içeren ilginç bir not ekleyeceğim.

Başlamadan önce bir noktaya daha değinmek istiyorum, sonra sesteş sözcüklere geçeceğimize söz veriyorum. Bu sesteş sözcüklerin çoğu İngilizcenin herhangi lehçesinde yer almaktadır, ama küçük telaffuz farklılıkları nedeniyle Amerikan İngilizcesinde sesteş olup da İngiliz İngilizcesinde olmayan (ya da tam tersi) bazı sesteş sözcüklerle karşılaşmak da mümkün.

Aynı zamanda, Amerikan İngilizcesinde daha yaygın olup da İngiliz İngilizcesinde o kadar yaygın olmayan sesteş sözcükler de mevcut. İngiliz İngilizcesine özgü sesteş sözcüklerin bir listesine buradan ulaşabilirsin ama bunların birçoğunun Amerikan İngilizcesinde de sesteş olduğunu unutma. Ucuz kurtardık! Bu kulağa karmaşık geliyorsa endişelenme, bugün anlaşılır sesteş sözcüklere odaklanacağız.

1. ate, eight

ate (fiil): Bu sözcük “to eat” fiilinin geçmiş zaman çekimidir.

I ate an entire pizza and now I’m really full and tired.
Pizzanın tamamını yedim ve şimdi şişkin ve yorgun hissediyorum.

eight (noun): Yediden sonra ve dokuzdan önce gelen rakam.

Charles will wake up at eight o’clock tomorrow morning.
Charles yarın sabah saat sekizde uyanacak.

İlginç not: Aşağıdaki gibi popüler bir espri var:

S: Why was 6 afraid of 7?
6 neden 7’den korkar?

C: Because 7 ate 9.
Çünkü 7, 9’u yedi.

Evet, bu cevap “because 7 8 9” olarak telaffuz ediliyor ve evet, berbat bir espri. Ama çocuklara özgü esprilerin çoğu zaten kötüdür.

2. bare, bear

bare (sıfat): Bir şeyin üzerinde bir şey olmadığını ya da çıplak olduğunu ifade eder.

Tom likes to walk around his house in bare feet. He says it’s more comfortable than wearing shoes.
Tom evinde yalın ayak dolanmayı sever. Bunun ayakkabı giymekten daha rahat olduğunu söylüyor.

bear (isim): Büyük bir memeli.

When you go camping, you should be careful to not leave any food or anything with a scent in your tent because they can attract bears.
Kamp yapmaya gittiğin zaman ayıları çekebileceği için çadırında hiçbir yiyecek ya da kokulu herhangi bir şey bırakmamaya dikkatli olmalısın.

İlginç not: Ayılar genellikle hikayeler ve çizgi filmlerin popüler karakterleri arasındadır.

3. buy, by, bye

to buy (fiil): “To purchase” fiillinin eşanlamlısıdır. Muhtemelen öğrendiğin ilk fiillerden biridir.

I forgot my money at home. Do you think you could buy me lunch and I’ll pay you back tomorrow?
Paramı evde unuttum. Bana öğle yemeği satın alabilir misin, sana yarın geri öderim?

by (edat): Bu sözcük birçok farklı şekilde kullanılabilir. Genellikle bir konum tarif ederken “next to” veya “near” anlamlarında kullanılır. Aynı zamanda bir eserin sahibini de ifade edebilir.

My favorite autobiography is “The Autobiography of Malcolm X.” It’s written by Malcolm X and Alex Haley.
En sevdiğim otobiyografi “The Autobiography of Malcolm X”tir. Malcolm X ve Alex Haley tarafından yazılmıştır.

bye (ünlem): “Goodbye” sözcüğünün kısaltılmış halidir.

I’ve got to go now, so bye! See you on Sunday!
Şimdi çıkmam gerekiyor, hoşça kal! Pazar günü görüşürüz!

İlginç not: Bu üç sesteş sözcükten oluşan bir dizi ama bunlara “bi-” önekini de eklemek mümkün. Bu önek, “bipedal” (iki bacaklı bir şey) sözcüğünde olduğu gibi “two” anlamına gelir ancak aynı zamanda bir sıfat olarak “bisexual” sözcüğünün kısaltması olarak da kullanılabilir. Dolayısıyla, “bi” önekini de eklersek bu dizi dört sesteş sözcükten oluşan bir dizi haline gelir!

4. cell, sell

cell (isim): Bir hücre, genellikle bir hapishanedeki küçük bir alan ya da odadır. Hücre aynı zamanda yaşayan bir organizmanın en küçük birimlerinden biri de olabilir.

The prisoner spent 10 years in his cell.
Mahkum hücresinde 10 sene geçirdi.

to sell (verb): Bir ürün ya da hizmet karşılığında para almak. Tıpkı “buy” fiilinde olduğu gibi muhtemelen bu da öğrendiğin ilk fiillerden biridir.

We would like to sell our car, but we don’t think we’d get very much money for it.
Arabamızı satmak istiyoruz ama onun için fazla para alacağımızı düşünmüyoruz.

İlginç not: Monks (rahipler) ve nuns (rahibeler) manastırlarda yaşayan iki grup din insanıdır. Bu kişilerin kaldıkları odalara da “cell” denir ve bunlar gerçekten de hapishane hücrelerini andırmaktadır!

5. dew, do, due

dew (isim): Çiğ, gece boyunca bitkiler ve diğer nesneler üzerinde toplanan küçük su damlacıklarına verilen isimdir.

When I went outside early in the morning, the dew on the grass made my shoes wet.
Sabah erken saatte dışarı çıktığım zaman çimlerin üzerindeki çiğ ayakkabılarımı ıslattı.

to do (fiil): Sık kullanılan bu fiil bir eylem ifade eder. Bu aynı zamanda yardımcı fiil olarak da kullanılabilir.

What do you usually do on Friday nights?
Cuma geceleri genellikle ne yaparsın?

due (sıfat): Bu sözcük genellikle bir şeyin olabileceği son tarihi ifade eder. Ayrıca bir bebeğin tahminen ne zaman doğacağını ifade etmek için de kullanılır.

My friend is pregnant. Her baby is due in October.
Arkadaşım hamile. Bebeğinin Ekim’de doğması bekleniyor.

İlginç not: Mountain Dew adlı alkolsüz içecek şirketi solganında (“Do the Dew“) bu sesteş sözcük çiftiyle oynadı.

6. eye, I

eye (isim): Vücudumuzun görmekten sorumlu bölümü.

My eyes hurt when I read. I think I need a pair of glasses.
Okuduğum zaman gözlerim ağrıyor. Sanırım bir gözlüğe ihtiyacım var.

I (isim): Birinci tekil şahıs zamiri.

I really hope you know what this word means.
Cidden bu sözcüğün ne anlama geldiğini bildiğini umuyorum.

İlginç not: Eğer “aye” sözcüğü de eklenirse bu diziyi de üç sesteş sözcükten oluşan bir diziye dönüştürmek mümkün. “Aye,” “yes” demenin eski zaman kullanımıdır. Gemilerde çalışan kişilerin “Aye-aye, captain!” diyerek kendilerine verilen emirlere uyacaklarını belirttiklerini duyabilirsin. Bir de “aye-aye” adlı ve tuhaf görünümlü bir maymun türü bulunur. Bu canlının varlığını demin öğrendim, yani anadilini konuşanlar dahi her gün yeni kelimeler öğreniyor!

7. fairy, ferry

fairy (isim): Sihir yapabilen efsanevi bir yaratık.

There is a fairy named Tinkerbell in the story “Peter Pan.”
“Peter Pan” hikayesinde Tinkerbell adlı bir peri bulunur.

ferry (isim): Bir feribot, yolcular ve taşıtları bir su kitlesinin karşı tarafına taşıyan gemidir. Uzun mesafeler ya da bir köprü bulunmayan yerler için kullanılır.

The ferry in Costa Rica is really hot and incredibly badly organized. At least the trip only takes an hour.
Kosta Rika’daki feribot gerçekten çok sıcak ve inanılmaz derecede kötü organize edilmiş. En azından yolculuk sadece bir saat sürüyor.

İlginç not: Dünyanın birçok yerinde Tooth Fairy (Diş Perisi) adlı efsanevi bir periden bahsedilir. Bu peri özellikle ABD’de popülerdir. İnanışa göre bir çocuk süt dişini düşürdüğü zaman bu dişi yastığının altına koyar. Uykuya daldıktan sonra Diş Perisi bu dişin yerine bir para bırakır.

8. flour, flower

flour (isim): Un, ekmek yapımında kullanılan başlıca malzemedir. Öğütülmüş tahıllardan elde edilen bir tozdur.

Tony wanted to make a cake, but he didn’t have any flour, so he couldn’t.
Tony kek yapmak istedi ama hiç unu yoktu, bu yüzden [kek] yapamadı.

flower (isim): Bir bitkinin dekoratif ve renkli kısmı.

If you want to give flowers to somebody you love, avoid white roses. They are often given when someone dies.
Eğer sevdiğin birisine çiçek vermek istiyorsan beyaz güllerden kaçın. Bunlar genellikle birisi öldüğü zaman verilir.

İlginç not: Bazı dillerde “flour” ile benzerlik gösteren bir element bulunur. Ama İngilizcede bu elementin adı “fluoride” (florür) olarak geçer ve burada “u” sessizdir.

9. for, four

for (edat): Bu edat genellikle bir şey alan kişiyi ya da bir amacı ifade etmek için kullanılır.

We wanted to buy a chocolate cake for Cheryl’s birthday. The bakery didn’t have any chocolate cakes for sale, though, so we got vanilla instead.
Cheryl’ın doğum günü için çikolatalı pasta almak istedik. Ama pastahanede satılık hiçbir çikolatalı pasta yoktu, biz de bunun yerine vanilyalı aldık.

four (isim): Üçten sonra ve beşten önce gelen rakam.

The Beatles, one of the most famous bands ever, had four members: George, John, Paul and Ringo.
Gelmiş geçmiş en ünlü müzik gruplarından biri olan The Beatles’ın dört üyesi vardı: George, John, Paul ve Ringo.

İlginç not: Bu da bir üçüncü sesteş eklenebilecek sesteş sözcük çiftlerinden biri: Eğer golf oynuyorsan, topa vurmadan hemen önce “Fore!” diye bağırman gerekir. Bunu yaparak diğerlerinin topuna dikkat etmelerini sağlarsın.

10. hear, here

to hear (fiil): Duymak, kulaklarımızla yaptığımız eylemdir. İlgili duyuya ise işitme (“hearing”) adı verilir.

I can’t hear the TV. Can you please turn up the volume?
Televizyonu duyamıyorum. Sesini açar mısın lütfen?

here (zarf): “Here” sözcüğü herhangi bir zamanda bulunduğun yeri ifade eder. Tam anlamıyla “there” sözcüğünün zıddıdır.

Can you set the boxes down over here please? Yes, right here next to the door.
Kutuları buraya bırakabilir misin lütfen? Evet, tam buraya kapının yanına.

İlginç not: Daha önce duymuş olabileceğin “Hear, hear!” ifadesi bir şey ile aynı fikirde olduğunu ifade eder. Ama genellikle resmi durumlarda kullanılır ve modern İngilizcede o kadar da sık kullanılmaz.

11. hour, our

hour (isim): 60 dakika süren bir süre zarfı.

It takes about six hours to drive from San Francisco to Los Angeles.
San Francisco’dan Los Angeles’a sürmek yaklaşık altı saat alıyor.

our (zamir): “We” sözcüğünün iyelik zamiri halidir.

We should study for our exams.
Sınavlarımıza çalışmalıyız.

İlginç not: Konuşmacının aksanına ve bu sözcüğü kullanma şekillerine bağlı olarak bu ikisi her zaman sesteş sözcükler gibi telaffuz edilmeyebilir. Ayrıca, sanki yeterince karmaşık değilmiş gibi “our” sözcüğü bazen “are” ile sesteş olarak telaffuz edilir.

12. know, no

to know (fiil): Bir şeyin bilgisine sahip olmak ya da bilmek.

Reggie knows how to speak French.
Reggie nasıl Fransızca konuşacağını bilir.

no (belirteç): Bu bir olumsuzlama ya da doğru olmayan bir şeyi ifade eder.

There is no good reason to listen to Justin Bieber.
Justin Bieber dinlemek için hiçbir iyi gerekçe yoktur.

İlginç not: Bu sözcük çiftini yazarken aklıma bazı ilginç şarkılar geldi. Radiohead’in “A Punchup at a Wedding (No no no no no no no no)” adlı bir şarkısı, Beirut’un “No No No” adlı bir şarkısı ve Destiny’s Child’ın da “No, No, No” (part 1 ve part 2 adlı iki şarkıları var. Şahsen, part 2 tercihimdir)

Bir de NONONO adlı İsveçli (İngilizce şarkıları olan) bir grup olduğunu keşfettim. Görüyorsun, her gün yeni bir şey öğreniyoruz!

13. knight, night

knight (isim): Kral ya da kraliçe tarafından özel onur (ya da rütbe) verilmiş şövalyedir. Bu kişiler genellikle “Sir” unvanını alırlar.

One popular English legend talks about King Arthur and the Knights of the Round Table.
Popüler bir İngiliz efsanesinde Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyelerinden bahsedilir.

night (isim): Havanın karanlık olduğu ve çoğu insanların uyuduğu bir zaman aralığı.

I prefer to work at night, since it’s quieter and not as hot. I can concentrate better.
Daha sessiz ve o kadar sıcak olmadığı için gece çalışmayı tercih ediyorum. Daha iyi konsantre olabiliyorum.

İlginç not: 80’lerde “Knight Rider” adlı popüler bir televizyon dizisi vardı ama pek çok kişi adının “Night Rider” olduğunu düşünüyordu. David Hasselhoff’un canlandırdığı Michael Knight karakterinin adı nedeniyle diziye “Knight Rider” adı verilmişti.

Bir başka eğlenceli not: Kosta Rika’da yaşıyorum ve burada “Knight Rider” dizisi “El Auto Fantástico,” veya “The Fantastic Car” adıyla yayınlanmıştı!

14. mail, male

(to) mail (fiil ya da isim): Bir isim olarak posta sözcüğü mektuplar ve paketlerin tümünü ifade eden bir isimdir. Bir fiil olarak ise birisine bir şey göndermek anlamına gelir. E-posta da bu sözcükten türemiştir.

I haven’t gotten the mail yet today, but I was expecting a letter from grandma. Can you please check the mailbox?
Bugün daha posta almadım ama büyükannemden bir mektup bekliyordum. Posta kutusuna bakabilir misin lütfen?

male (sıfat ya da isim): Bir şeyin erkeksi olduğunu ya da erkek üreme organlarına sahip olduğunu ifade eden sıfat (ya da isim).

People always ask if our cat is pregnant. I tell them he can’t be, since he’s a male. He’s just fat.
İnsanlar her zaman kedimizin hamile olup olmadığını soruyor. Onun bir erkek olması nedeniyle hamile olamayacağını söylüyorum. O sadece şişman.

İlginç not: İngiliz İngilizcesinde ise “mail” sözcüğü yerine hem fiil hem de isim olarak “post” sözcüğü kullanılır.

15. marry, merry

to marry (fiil): İkili kişinin evlenmesi eylemi; aynı zamanda “to get married” biçiminde de kullanılır.

My grandpa told me to be sure to marry a good woman.
Büyükbabam bana iyi bir kadınla evlendiğimden emin olmamı söyledi.

merry (sıfat): “Happy” sözcüğünün eş anlamlısıdır ama modern İngilizcede o kadar yaygın kullanılmaz. Çoğunlukla “Merry Christmas!” gibi sözlerde kullanılır.

I don’t like to go shopping in December because the song “We Wish You a Merry Christmas” always gets stuck in my head.
“We Wish You a Merry Christmas” şarkısı aklıma takıldığı için Aralık ayında alışverişe çıkmayı sevmiyorum.

İlginç not: Eğer “Mary” ismi de eklenirse bu dizi de üç sesteş sözcükten oluşan bir dizi örneği olacaktır.

16. meat, meet

meat (isim): Bir hayvanın yenebilen eti.

Vegetarians don’t eat meat.
Vejetaryenler et yemez.

to meet (fiil): Bir kişiyle tanıştırılmak. Daha sonra gerçekleştirilen toplantı ya da buluşmaları da ifade edebilir.

I’m excited to travel to England so I can meet some new people!
Yeni İnsanlarla tanışmak için İngiltere’ye seyahat etmeye sabırsızlanıyorum!

İlginç not: İngilizcede genellikle sadece insanlarla tanışabilir ve mekanlarla tanışamazsın. Eğer bir yeri ilk defa görmekten bahsediyorsan “I want to see Paris,” “I want to go to Paris” ya da “I want to visit Paris” gibi bir şey diyebilirsin. Genel anlamda mekanlar ve yerler için “meet” veya “know” sözcüklerini kullanmayız.

17. pair, pear

pair (isim): Birbirine uyumlu bir çift şey.

Most of these examples of homophone sets are pairs of words, but some are groups of three or four words.
Bu sesteş sözcük dizilerinin birçoğu sözcük çiftleridir ama bazıları üçlü veya dörtlü sözcük gruplarıdır.

pear (noun): Lezzetli bir meyve; armut.

I wanted to buy pears for my fruit salad, but they only had winter pears. I don’t like winter pears very much because they’re hard, so I got peaches instead.
Meyve salatam için armut satın almak istedim ama ellerinde sadece kış armudu vardı. Sert oldukları için kış armutlarını pek sevmiyorum, bu nedenle de yerine şeftali aldım.

İlginç not: Bu çifti de sık kullanılmayan to pare fiilini ekleyerek bir üçlü haline getirebiliriz. Bu fiilin anlamı ise bir şeyi küçültmek için kesmektir.

18. right, write

right (sıfat): Bu sözcük ya “correct” sıfatının eşanlamlısı ya da “left” yönünün zıddı olarak kullanılabilir.

I should turn right when I get to 10th Street, right?
10. Caddeye vardığımda sağa dönmeliyim, doğru mu?

to write (fiil): Düşünceleri temsil etmesi için sözcükler ya da işaretler yapma eylemi.

Jerry’s dream is to write a novel, but he hasn’t decided what the book should be about.
Jerry’nin hayali bir roman yazmak ama kitabın ne hakkında olması gerektiğine henüz karar vermedi.

İlginç not: Eğer seremoni ya da ritüel anlamlarına gelen “rite” sözcüğünü de eklersek başka bir üçlü elde etmiş oluruz. Ayrıca yaygın rastlanan bir soyadı olan “Wright“da tıpkı “right,” “write” ve “rite” gibi telaffuz edilir.

19. sight, site

sight (isim): Bir şeye baktığımız zaman kullandığımız görme duyusudur.

Blind people can’t see. They have no sight.
Görme engelliler göremez. Onların görme duyusu yoktur.

site (isim): Bu sözcük “place” ile eşanlamlıdır. Bu sözcüğün en modern kullanımı ise “website” sözcüğü içindedir.

There’s an awesome site for language learners. It’s www.fluentu.com.
Dil öğrencileri için harika bir site var. Adı www.fluentu.com.

İlginç not: Tam da tahmin ettiğin gibi: Eğer “to reference” anlamına gelen “to cite” sözcüğünü de ekleyecek olursan yine üçlü bir dizi elde etmiş oluruz. Alıntılar örneğin diğer kitaplardan alıntı yapan akademik çalışmalarda sıklıkla kullanılır.

20. son, sun

son (isim): Erkek çocuk.

Grandma and grandpa had four sons and three daughters.
Büyükanne ve büyükbabanın dört oğulları ve üç kızları oldu.

sun (isim): Güneş sistemimizin merkezindeki yıldız. Gün boyunca gökyüzünde gördüğün o büyük sarı şeyden bahsediyoruz.

Don’t look directly at the sun, or you’ll damage your eyes. You may even lose your eyesight!
Güneşe doğrudan bakma, yoksa gözlerin zarar görebilir. Hatta görme kabiliyetini dahi kaybedebilirsin!

İlginç not: “Sons” sözcüğünün sadece erkekleri ve “daughters” sözcüğünün de sadece kızları ifade ettiğini unutma. Eğer tek bir sözcük ile hem kızlar hem de oğulları ifade etmek istiyorsan “children” diyebilirsin (onlar yetişkin olsalar dahi).

21. their, there, they’re

their (zamir): “They” zamirinin iyelik zamiri halidir.

We should study for our English exam, and they should study for their German exam.
İngilizce sınavımıza çalışmalıyız ve onlar da Almanca sınavlarına çalışmalılar.

there (zarf): Yukarıda gördüğümüz “here” sözcüğünü hatırlıyor musun? İşte o sözcüğün zıt anlamlısı. “There” sözcüğü içinde bulunmadığın herhangi bir yeri ifade edebilir.

Who is that over there? Is that Jane? If so, I hope she comes over here, since I want to talk to her.
Oradaki kim? Jane mi o? Öyleyse umarım buraya gelir, çünkü onunla konuşmak istiyorum.

they’re (kaynaştırma): Bu, “they are” sözünün bir kaynaştırmasıdır.

The children all passed their exams, so they’re very happy!
Çocukların tümü sınavlarını verdi, bu yüzden onlar çok mutlular!

İlginç not: Bu sesteş sözcük dizisinin İngilizce dil öğrencilerinden ziyade anadili İngilizce olanlar için daha fazla sorun yaratması biraz komik bir durum. Anadili İngilizce olanlar için hazırlanmış bazı harika videolar olsa da insanlar bunları karıştırmaya devam ediyor.

22. to, too, two

to (edat): Bu edat genellikle bir şeyin hareket ettiği yönü ifade etmektedir.

Every day Paul and Judy drive together to school.
Paul ve Judy her gün okula birlikte arabayla gelir.

too (zarf): “Too” sözcüğü genellikle ya “also” anlamına gelir ya da bir şeyden gereğinden fazlasının olduğunu (ve bunun genellikle bir problem olduğunu) ifade etmek için kullanılır.

I’m too full to finish this plate of food. I’ll ask the waiter if we can have a container to take it home. And I’ll ask for the bill, too.
Bu tabağı bitirebilmek için çok doydum. Garsondan yemeği eve götürmek için bir kapları olup olmadığını soracağım. Ve hesabı da isteyeceğim.

two (isim): Birden sonra ve üçten önce gelen rakam.

Most homophone sets have two words, but some have three or four.
Çoğu sesteş sözcük dizisinde iki sözcük bulunur ama bazılarında üç ya da dört [sözcük] vardır.

İlginç not: Bu da anadili İngilizce olanların aklını karıştıran sesteş dizilerinden biri. Ama elbette sana yardımcı olabilecek bazı eğlenceli videolar mevcut.

23. one, won

one (isim): Sıfırdan sonra ve ikiden önce gelen rakam.

The musical group Three Dog Night said that one was the loneliest number.
Müzik grubu Three Dog Night şarkılarında birin en yalnız rakam olduğunu söyledi.

won (fiil): “Won” sözcüğü “to win” fiilinin geçmiş zaman çekimidir.

Grandpa won $500 in his poker game!
Büyükbaba poker oyununda 500$ kazandı!

İlginç not: “To win” fiilinin bir biçimini kullandığın zaman bir etkinlik ya da ödülü ifade edebilirsin ama rakibi ifade edemezsin. Eğer rakibi ifade etmek istiyorsan “to beat” fiilini kullan. Mesela yukarıda örnekte “grandpa won $500″ ya da “grandpa won the poker game” diyebilir ve “grandpa beat all of his poker friends” de diyebilirsin.

24. wait, weight

to wait (fiil): Bu sözcük bir yerde beklemek ya da bir şeyin olmasını beklemek anlamına gelir.

It was snowing a lot, so the bus came late. I had to wait in the cold for 20 minutes.
Çok kar yağıyordu, dolayısıyla otobüs geç geldi. 20 dakika boyunca soğukta beklemem gerekti.

weight (isim): Bu sözcük bir şeyin ne kadar ağır olduğunu ifade eder.

Every year around Christmas, many people gain a lot of weight because they eat lots of food but don’t exercise.
Her sene Noel zamanında birçok kişi bol miktarda kilo alır, çünkü çok yemek yer ama egzersiz yapmazlar.

İlginç not: Eğer bir kişi ya da objenin ağırlığını belirlemek istiyorsan kullanacağın fiil “to weigh” olacaktır. Bir şeyin ağırlığını ölçmek için kullandığın makine ise scale olacaktır.

25. wear, where

to wear (fiil): Vücudunu örten giysiler giymek ya da aksesuarlar takmak.

I hate wearing ties. They’re uncomfortable, hot, and hard to tie. Do you wear ties?
Kravat takmaktan nefret ediyorum. Onlar rahatsız edici, bunaltıcı ve onları bağlaması zor. Sen kravat takar mısın?

where (soru sözcüğü): Bir konum hakkında soru sormak için kullanılan bir sözcük.

Where should we meet for dinner? Personally, I’d like to meet at the new Chinese restaurant in town.
Akşam yemeği için nerede buluşalım? Şahsen, şehir merkezindeki yeni Çin lokantasında buluşmayı isterdim.

İlginç not: Bu yazıdaki son sözcük çiftine geldiğimize göre elbette buna da başka bir sözcük eklemeden geçmeyeceğim: “ware.” Bu sözcük, birbiriyle ilişkili objeleri ifade eden bir sonektir. Örneğin, mağazalarda evinde ya da mutfağında kullandığın şeylerin satıldığı houseware (ev eşyaları) ve kitchenware (mutfak eşyaları) reyonları bulmak mümkündür.

 

Bugünlük de bu kadar! Umarım yeni sözcükler öğrenmişsindir—Şahsen ben öğrendim! İngilizce sesteş sözcükler öğrenmenin keyfini çıkar!


Ryan Sitzman Kosta Rika’da İngilizce ve bazen de Almanca öğretmenliği yapmaktadır. Öğrenmek, kahve içmek, seyahat etmek, diller, yazmak, fotoğrafçılık, kitaplar ve filmler onun ilgi alanları arasındadır, tabi bu sırayla olması şart değil. Sitzman ABC web sitesinden hakkında daha fazlasını öğrenebilir ve onunla iletişime geçebilirsin.

Enter your e-mail address to get your free PDF!

We hate SPAM and promise to keep your email address safe

Close