
Blog Okumadan Edemiyor musun? İşte Okumaya Başlaman Gereken 9 Eğlenceli İngilizce Blog
Şşşt, sana bir sır vereceğim.
İngilizceyi daha hızlı öğrenmeyi istemez miydin?
İngilizceyi eğlenerek öğrenmek istemez miydin?
Ve bunların hepsini tek kuruş harcamadan yapmak mı istiyorsun?
O halde senin için muhtemelen kullanmadığın harika bir İngilizce öğrenme yöntemimiz bulunuyor!
Bunlara blog adı veriliyor.
Eski internet sözcüğü weblogdan (internet günlüğü) blog, sürekli olarak yeni yazılarla (posts) güncellenen bir web sitesidir.
Herkes bir İngilizce blog yazabilir, dolayısıyla günümüzde bunlardan milyonlarcasını bulmak mümkün.
Aslında tam şu anda bir weblog okuyorsun .
Ne şanslı ki, bu web siteleri senin gibi azimli İngilizce dil öğrencileri için ideal.
Download: This blog post is available as a convenient and portable PDF that you can take anywhere. Click here to get a copy. (Download)
İngilizce Öğrenmek için Neden İngilizce Blog Kullanmalı?
- Bloglar günceldir. Çoğu blog sitesi her hafta güncellendiği için, her zaman okunacak yeni yazılar bulunur. Bu yazılarda güncel olaylardan bahsedilebilir, böylece haberleri farklı bir şekilde öğrenmiş olursun.
- Bloglar eğlencelidir. Bazı bloglar bilgi verme amaçlı olsa da birçoğu birer eğlence kaynağıdır. Bu bloglar süper eğlenceli ve bağımlılık yapıcı olabilir, dolayısıyla da bunları okurken eğlenebilirsin.
- Bloglar özgündür. Gazeteler ve dergiler, büyük şirketlerin yönetiminde olmaları ve basılı olarak yayımlanmaları nedeniyle daha resmi bir dil kullanmalıdır. Ama internette birçok blog tek bir kişi tarafından yönetilir. Bunların yazarları senin gibi biridir, bu nedenle günlük bir dil konuşacak ve kişisel duygularını paylaşacaklardır.
- Sohbete dahil olabilirsin. Bloglar İngilizce okumanın ve İngilizceni geliştirmenin interaktif birer yoludur. İngilizce blog yazıları genellikle okuyucuların o yazı hakkında bir mesaj bırakmasına imkan tanıyan yorum köşelerine sahiptir. Bu yazının yazarı (ve diğer okuyucular) sana doğrudan yanıt verebilir. Birçok İngilizce blog yazarı sosyal medyayı da kullanmaktadır (Facebook ve Twitter gibi), dolayısıyla onlara bir tweet gönderebilir ve sohbete dahil olabilirsin.
İngilizce Öğrenmek için Blogları Nasıl Kullanmalı
Evet, bunlardan dil öğrenebilmek için blog yazılarını okumak isteyeceksin. Peki İngilizce kullanan blogları nasıl öğreneceksin?
İngilizce öğrenmek için blogları kullanabileceğin birçok yolu aşağıda bulacaksın.
Abone ol
Öncelikle, günlerden birinde harika bir blog bulursan, gelecekte yeni yazıları görmek için o siteyi ziyaret etmeyi kolaylıkla unutabilirsin. Bu problemin bir çözümü, favori bloglarında yeni yazılar yayınlandığı zaman sana otomatik bildirimler gönderen bir araç olan bir RSS okuyucu kullanmaktır.
Feedly bu okuyuculardan biridir. Hem web sitesi hem de mobil uygulama ücretsizdir. Blog URL’sini (örneğin: www.fluentu.com/english/blog/) haber kaynağına ekle ve bildirimler almaya başla!
Takip edebileceğin herhangi diğer blogu ekle. Artık abone olduğun herhangi blog üzerinde yeni yazıları okumak için tek bir siteyi (Feedly) ziyaret etmen yeterli. Feedly, ilgi alanlarına göre bloglar aramana ve blogları kategorisine göre gezinmene imkan tanıyor, bu nedenle yeni bloglar keşfetmek için de harika bir yer. Deneyebileceğin diğer RSS okuyucular arasında BlogLovin’, Feedspot ve The Old Reader yer alıyor.
Diğer bir seçenek ise eğer blog yazarı tarafından sunuluyorsa e-posta ile yeni yazılar almak için abone olmak. Sana yeni blog yazılarını haber veren bir yazının e-postana gönderilmesi harika bir seçenek. Eğer bunu yaparsan o blog ya da okuyucuyu kontrol etmeyi hatırlaman gerekmez. Blog üzerinde e-postanı girebileceğin bir kutu ara.
Tahmin yürüt
Blog yazılarından öğrenmenin bir yolu da o yazıyı okumadan önce tahminler yürütmektir.
Önce yazının başlığını oku. Daha sonra sadece alt başlıkları okuyarak sayfayı aşağı kaydır. Alt başlıklar bir yazıyı bölümlerine ayıran mini başlıklardır ve bunlar genellikle daha büyük yazı boyutu veya farklı bir renk kullanılarak yazıldıkları için kolaylıkla ayırt edilebilir.
Örneğin, bu yazıda “İngilizce Öğrenmek için Blogları Nasıl Kullanmalı,” “Abone ol” ve “Tahmin yürüt” alt başlıklardır. Yazıdaki diğer harflerden daha büyük, kalın ve daha koyu renkli harfler kullanıldığını görebilirsin.
Başlık ya da alt başlıklarda anlamadığın sözcükler kullanılmışsa durma, onların sözlük anlamlarına bak, çünkü bunlar muhtemelen o yazı için önemli sözcüklerdir.
Ayrıca, bunu yaparken yazı içine yerleştirilmiş resim veya grafiklere de bir göz at.
Daha sonra, başlıklar ve resimlerden aldığın tüm bu bilgileri o yazının ne hakkında olduğunu tahmin etmek için kullan. Bu kafanın içinde yapabilirsin, ama unutmaman için aklına gelen bazı şeyleri not almak en iyisi olacaktır. Yazıyı okuduktan sonra geri dönerek bunları kontrol etmeyi unutma: Tahminin doğru muydu?
Ana fikirleri bulmaya çalış
Tahminler yürüttükten sonra, bir yazıyı ilk kez okurken onu sadece genel içeriğini anlamak için oku. Bu da ana fikirleri anlamaya çalışmak anlamına gelir. Bu yazının anlamı nedir? Detayları, grameri parçalarına ayırmayı veya bilmediğin her sözcüğü öğrenmeyi bir kenara bırak.
Bu ilk okumanda anlamını bilmediğin bir sözcük gördüğün zaman bunun gerçekte ne anlama geldiğini görmek için genel içeriği kullan. Örneğin, “bu bir kişinin görüntüsünü tarif eden bir sıfattır” diyebilecek olsan da bu harikadır. Daha sonra okumaya devam et—çok fazla kesinti olmadan pürüzsüz bir okuma deneyimi istersin.
Bir İngilizce blog yazısını yazdır ve üzerine notlar al
Bir İngilizce blog yazısını derinlemesine incelemek için onu yazdır.
Neden mi?
Çünkü böylece bu yazının her yerine notlar alabilirsin.
Blog yazısını yazdırdıktan sonra bir başlık seç ve yazının her yerinde—istediğin gibi—işaretlemeler yap. İşte işaretleyebileceğin şeylerin bazı örnekleri:
- Anlamını bilmediğin sözcükler. Yazıyı okumayı tamamladıktan sonra, altını çizdiğin ya da işaretlediğin bilinmeyen sözcüklerin karşılıklarına sözlükte bak. Tercih ettiğin bir sistemi kullanarak bu sözcükleri kaydet. Bu sözcükler ve karşılıklarını bilgisayarına ya da telefonuna kaydetmek isteyebilirsin. O sözcüğü bulduğun blog yazısında bu sözcüğün geçtiği cümleyi de yazmayı unutma. İçeriği hatırlamak, bu sözcüğü hatırlamana yardımcı olacaktır.
- Zaman kipleri. Geçmiş zaman kipini yeni mi öğrendin? Ya da belki de gelecek zaman hakkında konuşurken “will” ve “going to” arasında seçim yapamıyorsun? Bir (ya da karşılaştırmak istiyorsan iki) zaman kipi seç ve bunu o yazıda aramaya başla. Tüm bunları yuvarlak içine aldıktan, altını çizdikten ya da işaretledikten sonra her bir fiili incele ve (1) fiil çekimi ve (2) kullanımı (bu zaman kipi neden kullanıldı?) öğrendiğinden emin ol.
- Gramer başlıkları. Bir öncekine benzer şekilde, en son öğrendiğin gramer konusu hangisiydi? Zorlandığın bir gramer konusu var mı? Bağlaçlarla sorun mu yaşıyorsun? Eğer bağlaçlar sorun çıkarıyorsa bir paragraftaki tüm bağlaçları yuvarlak içine almaya çalışmalı ve sonra da geri dönerek bu bağlaçların her birinin nasıl kullanıldığını düşünmelisin. Neden böyle kullanıldıklarını not al.
- Duygular ve tepkiler. Bir cümle seni şaşırttı mı? Sayfanın kenarına bir ünlem işareti (!) koy. Paragraflardan biri aklını mı karıştırdı? Yanına bir soru işareti (?) koy. Seni mutlu eden, üzen, meraklandıran, vb. şeyleri not al.
- Vurgu ve tonlama. Eğer daha ileri bir seviyedeysen ve konuşma becerilerine odaklanıyorsan her bir cümlede vurgunun nerede olduğunu işaretlemeye çalış. Tonlamanın nerede yükseldiği ve düştüğünü göstermek için yukarı ve aşağı oklar çiz.
Bir boşlukları doldurma egzersizi yap
Blog yazısı üzerine işaretlemelerini tamamladıktan sonra, bir çeşit sözcük (yeni bir sözcük, geçişli fiiller, bağlaçlar, tanımlıklar, vb.) seç ve sıvı şerit düzeltici kullanarak bunları “sil”. Böylece bu sözcüklerin nereye koyulması gerektiğini bileceksin. Tipeks kullanmak yerine istersen bu sözcükleri siyah işaretleme kalemi kullanarak “karalayabilirsin”. Burada önemli olan şey, düzeltme sıvısı ya da işaretleme kaleminin altından sözcüklerin görülememesidir.
Bu beyaz ya da siyah boşlukları oluşturduktan sonra, kağıdı bir kenara koy ve bir gün boyunca bekle. Bir gün sonra doğru sözcüklerle boşlukları doldurmayı deneyin.
Bu, öğrenmiş olabileceğin herhangi yeni sözcükleri veya çekimli fiilleri test etmenin harika bir yoludur. Cevaplarını kontrol etmek için blog yazısını çevrimiçi açabilirsin!
Bir İngilizce blog yazısını özetle
Bir İngilizce blog yazısını okuduktan sonra elle hızlı bir özet çıkar.
Bir özet, daha uzun bir yazının ana başlıklarını gösteren kısa bir yazıdır.
Okuduğun şeyi gözden geçirmenin iyi bir yoludur. Kendini sınamak için yazdığın özette en az beş yeni sözcük kullan.
Eğer daha ileri bir seviyedeysen, bir yazı ve senin bu yazı hakkındaki görüşlerini içeren bir özet çıkar ve eksiksiz cümleler kullan. Ayrıca, bu özette yeni sözcükler kullanmayı da denemelisin.
Blog yazısını yüksek sesle oku
Blog yazısının uzunluğuna (ve ne süreyle çalışmanı gerektireceğine) bağlı olarak bir paragraf veya bölüm seç bunu yüksek sesle oku. Bu, dil öğrenim partnerin ile yapabileceğin bir şeydir ve hemen bir yorum alabilirsin.
Eğer bu bir seçenek değilse, kendini videoya kaydet ve daha sonra kendini izle (ya da dinle).
Daha fazla konuşma pratiği için, bu blog yazısını dil değişim partnerin ya da İngilizce konuşan bir kişi ile konuş. Bu konudaki görüşleri ne? Benzer bir hikaye ya da başından geçen bir şey paylaşabilir misin? Bu yazı sana neler düşündürdü?
Bir okuma günlüğü tut
Okuduğun blog yazılarının, bunları ne zaman okuduğunun ve bunların her birinden ne öğrendiğini bir listesini okuma günlüğü ile tut.
Eğer kağıt kalem kullanmayı seviyorsan yazmak için bunları kullan.
Eğer teknolojiyi tercih ediyorsan bir bilgi sayar belgesi kullan.
Okuma günlüğün internet üzerindeyse o blog yazısının URL’sini kolay erişim için kopyalayıp yapıştırabilirsin. Bunu yapmak kolaylık sağlar.
“Blog Adı,” “Yazının Adı,” “Tarihi,” “Saati” (bu yazı ile okuyarak/öğrenerek geçen zaman) ve “Öğrendiklerim” adlı sütunları okuma günlüğüne eklemeni tavsiye ederiz. “Öğrendiklerim” sütununa keşfetmiş olduğun yeni sözcükler ve sözleri ya da tekrarını yaptığın gramer konusu ya da fiil çekimini kaydet.
Yorumları oku
Blogları diğer yazılardan ayıran şeylerden biri de bunların interaktif olmalarıdır. Çoğu blog üzerinde okurlar yazılara yorum bırakabilir. Yazıyı okuduktan ve yazdırdığın nüshası üzerine notlarını aldıktan sonra yorumlar bölümüne git.
Daha iyi anlayabilmek için yorumları oku. İnternette insanlar genellikle kısaltmalar kullanır ve imla veya dilbilgisi hataları yapar. Bu gibi hataları görebiliyor musun?
Okuduğun her yazı için bir yorum yazmayı hedefin haline getir. Bu yorumun uzun olması gerekmez! Blog yazarına “I’m learning English, and I used your post as reading practice. Thank you!” diyebilirsin.
İnsanlar bir yorum bıraktıkları zaman bu yorumun altına kendi siteleri ya da bloglarının adresini bırakabilirler. Dolayısıyla, sana ilginç gelen bir yorum gördüğün zaman o kişinin ismine tıkla ve okuyabileceğin ve takip edebileceğin yeni bloglar bul.
Bültenlere abone ol
Çoğu blog yazarı günümüzde haftalık ya da aylık bültenler gönderiyor ve bunlar doğrudan e-postana geliyor.
Blog yazarı, hiçbir zaman blog üzerinden yayınlanmayacak bir e-posta yazar—sadece aboneler bunu okuyabilir. Kısacası, belirli bir blogu sevdiysen bültenine abone ol! Bunu yaparak o blog yazarı hakkında gizli bilgilere erişeceksin ve daha fazla heyecan verici okuma egzersizi yapmış olacaksın.
Evet, artık başlamaya hazırsın, peki ne gibi bloglar bulabilirsin? Şahsen önerebileceğim 9 blogu aşağıda vereceğim, ama her zaman Google aramaya “[konu başlığı] blog” yazarak ilgilendiğin konularda bloglar bulabilirsin. Örneğin, “gardening blog” ya da “cooking blog” yazarak aratabilir ve birçok sonuç elde edebilirsin!
Takip Etmeye Başlaman Gereken 9 İngilizce Blog
Bu İngilizce bloglar, başlangıç seviyesinden ileri seviyeye zorluğuna göre sıralanmıştır. Bu da listedeki sayı arttıkça blogların zorlaştığı anlamına gelir. İlk yazılar en kolayları olacak.
1. What My Daughter Wore
What My Daughter Wore, Brooklyn, New York’ta yaşayan bir sanatçı tarafından 2011’de başlatılan bir görsel blog (vlog). Her gün kızının (ya da arkadaşlarının) ne giymiş olduğuyla ilgili bir çizim yapıyor ve bu paylaşıma kısa bir başlık veriyor.
Bu başlık burada okuyabileceğin tek İngilizce içerik, dolayısıyla da yeni başlayanlar için ideal—özellikle de görerek öğrenenler için.
Başlıklar genellikle kişinin ne giydiğini tarif ediyor, bu nedenle de renkler, giyecekler ve kişisel tanımlar hakkında öğrenmenin harika bir yolu. Bu blogu kullanmanın eğlenceli bir yolu ise resme bakarak o yazının başlığında bulunan anlamını bilmediğin sözcükler hakkında fikir edinmek.
Örneğin, “Pink Scrunchie” başlıklı yazıda “scrunchie” ne demek bilmiyorsan o resimdeki pembe şeyi görmeye çalış—ne de olsa yazının başlığında ‘saç tokasının’ pembe olduğu söyleniyor. Bir saç bandının kızların saçlarını at kuyruğu yapmak için kullandıkları bir ürün olduğunu göreceksin. Diğer başlıklar arasında “Orange Athletic Socks,” “Red Dress” ve “Aqua Hair” yer alıyor.
Bununla birlikte, öğreneceğin tek şey giysiler ve renkler olmayacaktır. Başlıklar arasında “Ice Cream Sweatshirt,” “Duct Tape Bracelets” ve “Heart Knees” gibi çeşitli sözcükler bulmak mümkün.
Eski yazılara bak ve resimleri bir parça kağıtla kapla (ya da gözlerinin alt yarısını kapatmak için ellerini kullan). Başlığı oku ve resmin nasıl bir şeye benzeyeceğini tahmin etmeye çalış. Ya da tam tersini yap. Başlığı kapla ve sadece resme bak. Resme kendi başlığını ver ve gerçek başlık ile bunu karşılaştır.
2. Maddie on Things
Maddie bir köpek ve sahibi Kuzey California’dan bir fotoğrafçı. Bu blog, adından da anlaşılacağı üzere çok basit: Maddie’nin bir şeyler üzerinde dururken çekilmiş fotoğraflarını paylaşıyor.
Her fotoğrafta birkaç sözcük ile bir paragraf arasında değişen bir açıklama bulunuyor. Bu da görsellerle daha iyi öğrenenler için başka bir harika blog. İşte içeriği hakkında fikir vermesi için yayınlanmış yazılardan bazıları:
- “This dog is upside down” adlı yazı sayesinde hızla “upside down” sözünün anlamını kavrayacaksın.
- “When ya don’t need any answers there’ll be days like this” ise “you” yerine bunun günlük kullanımı olan “ya” kullanıyor.
- “When Maddie picks how many scoops she should get…” eğlenceli bir yazı, çünkü resimde köpek maması ile dolup taşmış bir mama kabı görülüyor. Burada komik olan şey ise eğer Maddie her seferinde yiyebileceği mama miktarını kendi belirleyebiliyor olsaydı, aşırı yiyeceğidir!
Bu blog ile iyi bir yazma alıştırması yapabilir ve İngilizce bağlaçları daha iyi öğrenebilirsin. Maddie’nin bir fotoğrafına bak ve Maddie’nin nerede olduğunu tanımlayan kısa bir açıklama yaz. (Kanepenin mi üzerinde? Kahve kupasının mı yanında? Battaniyenin mi altında? vb.)
3. PostSecret
PostSecret, insanların birbirlerine sırlar içeren postalar gönderdikleri bir topluluk. Bu sırrı boş bir kartpostalın arkasına yazıyorlar ve kartpostalı süslüyorlar. Adları kartpostal üzerinde değil, bu da bunun anonim bir sır olduğu anlamına geliyor. Anonim sözcüğü ise bir şey ile ilişkilendirilen bir isim olmadığı anlamına geliyor, yani bunu kimin yaptığını bilmezsin.
Bu proje 2005 senesinde Frank Warren tarafından hayata geçirildi ve her Pazar günü bu blog üzerinde yeni sırlar taratıp paylaşıyor. Bazı sırlar komik, üzgün, saçma, ilham verici, düşündürücü ve diğerleri de şok edici.
Frank o kadar çok kartpostal alıyor ve bu blog o kadar popüler ki şimdiye kadar PostSecret kartpostallarından oluşan altı kitap yayımladı. Şubat 2012’de PostSecret hakkında bir TED Konuşması yaptı ve bunu buradan İngilizce altyazılarıyla izleyebilirsin. Frank, PostSecret kitapları ve konuşmalarından elde ettiği gelirle intiharı önleme merkezlerini destekliyor.
Bu bloga dahil olmanın en harika yolu ise kendi sırrını hazırlamak ve göndermek—İngilizce dilinde! Adresi ise şöyle:
PostSecret
13345 Copper Ridge Rd.
Germantown, MD 20874
USA
4. FluentU İngiliz Dili ve Kültürü Blogu
Şu anda okumakta olduğun şey, FluentU İngiliz Dili ve Kültürü Blogundan bir yazı. Bu blog her hafta kolaylık sağlayan ipuçları ve İngilizce öğrenmek için mevcut en iyi kaynakları içeren harika yazılarla güncelleniyor Özellikle İngilizce dil öğrencileri için yazılmış olması anlaşılmasını kolaylaştırıyor.
Bu yazılar dil ile ilgili başlıklara değiniyor—popüler internet meme’lerinden 21. Yüzyılın dili nasıl öğrenilir, İngilizce öğrenmek için en iyi çizgi filmler ve İngilizce telaffuz için harika stratejiler—ayrıca, Amerika’nın Dört Temmuz bayramı ve popüler kültürde bulunan sözler gibi kültürel başlıklara da yer veriliyor.
Bu adımı atmaya hazır olduğunu hissediyorsan FluentU Genel Dil Öğrenme Blogu üzerinde verdiğimiz dil öğrenme ipuçlarını oku. Bu yazılar anadili İngilizce olan konuşmacılar için yazılmıştır, dolayısıyla da orta ve ileri seviye İngilizce dil öğrencileri için idealdir. Bütün bunlara ek olarak, bu içeriklerin tümü İngilizceyi daha iyi ve daha hızlı öğrenmene yardımcı olacak. En iyisi ise iOS ve Android uygulamaları ile istediğin her zaman çalışabilecek olman.
5. Tiny Texts
Her ne kadar bir süredir güncellenmemiş olsa da bu blog daha önceki senelerde girilmiş okuyabileceğin bol miktarda içerik sunuyor. Bunlar o kadar kullanışlı ki kesinlikle bu listede bir yeri hak ediyorlar.
Bu blog, 1992’de İtalya’ya taşınmış ve 20 yıldan uzun bir süreyle İngilizce öğretmiş olan İskoçyalı Anette tarafından hazırlandı. Dil öğrencilerinin öğrenebilmeleri için o sürecin bir parçası olmaları gerektiğini biliyor, dolayısıyla da Annette ilginç konular seçmekte ve yazılarının interaktif olmasını sağlamakta iyi bir iş çıkardı.
Her bir blog yazısı, koyu yazılmış bir dizi sözcük içeren bir paragraftan oluşuyor. Her bir paragrafın altında, bu yazının ses kaydını dinleyebiliyorsun. Her bir yazıda “Read by: [Kişinin adı] (kullandığı aksan)” yazan bir satır bulunuyor, böylece o anda nasıl bir İngiliz aksanı duyacağını biliyorsun. Ses kaydının altında ise, koyu yazılmış sözcüklerin tanımlarını göreceksin. Her yazının sonunda “Download the Takeaway Test” sınavının ücretsiz bir bağlantısı bulunuyor.
Bu listede bulunan ve her bir yazı için ses kayıtları içeren tek blog bu, bu nedenle de telaffuz ve dinleme alıştırması için ideal. Nereden başlayacağından emin değilsen, blogdan rastgele bir makale okumak için “Choose a Random Tiny Text” butonuna tıkla.
Bu listedeki son beş blogun tümü anadili İngilizce olan kişiler için yazılmış olduğu için artık bir sonraki seviyeye çıkıyoruz ve karşımıza daha uzun ve daha karmaşık yazılar çıkacak.
6. 100 Days of Real Food
100 Days of Real Food, Lisa Leake tarafından 2010 senesinde hazırlanmış ve ailesinin 100 gün boyunca işlenmiş gıdaları kesme çabasını belgeleyen bir blog.
Eğer en baştan başlamak istersen işte 1. Gün. Bu da ailesinin orijinal 100 günlük sözü ve içinde Lisa’nın o süreçte yazmış olduğu tüm yazıların bir listesini bulunduruyor.
Sağlıklı beslenirken İngilizceyi kullanmanın interaktif bir yolunu bulmak için 10 günlük programı dene. Bu diyete girdiğin zaman, 10 gün boyunca gerçek yiyecekler yeme kuralını takip etmeye söz verirsin.
Eğer kendi aileleri 100 gün boyunca gerçek besinler tüketmeyi başardıysa, herkesin bunu 10 gün boyunca yapabileceğini düşünüyorlar!
Katılmak için bir Google formu doldurman gereken “How to Take the 10-day Pledge” bölümündeki beş adımı takip et (elbette bu harika bir İngilizce egzersizi olacak).
Bu blog ile İngilizceni geliştirmenin bir diğer eğlenceli yolu ise Lisa’nın tarif indeksini kullanarak tarifler aramak ve seçtiğin tarifi evinde uygulamaktır. Bu blog yazısını yazdır ve mutfağına götür. Yaptığın şeyleri yüksek sesle açıkla, tıpkı bir yemek programının sunucusuymuş gibi.
Ve eğer çocukların varsa Lisa’nın okul için öğlen yemeği fikirleri hayat kurtarıyor—vson derece kolay!
7. James Clear
James Clear bir girişimci, halterci ve gezi fotoğrafçısıdır.
Paylaştığı yazılar hayatı nasıl daha iyi yaşayacağımız, nasıl pozitif değişiklikler yapacağımız ve hayatımızda nasıl iyi alışkanlıklar edineceğimiz hakkında. Her Pazartesi günü yeni bir yazı paylaşıyor ve bunları e-postayla alabilirsin. Bu yazıları doğrudan onun sitesinden okumak da oldukça hoş bir deneyim.
Bu blogu bir seneden uzun bir süredir okuyorum ve herkese tavsiye ediyorum. Bu yazılar son derece iyi yazılmış, sağlam temellere dayanan araştırmalardan alıntılar yapıyor (her bir yazının sonunda kullandığı kaynakları veriyor), çok uzun yazılar değil ve anlaması kolay.
En iyisi ise kendi hayatımda bu değişiklikleri derhal görmek için bu tavsiyeleri kullanabilecek olmam.
James fikirlerinin çoğunu hikayelerini okumak her zaman ilginç olan kişilerden alıyor. Örneğin, burada bu blogdan bazı yazıları bulabilirsin:
İngilizceyi daha hızlı ve daha iyi öğrenmek için James’in yazılarından ipuçlarını kullanabilirsin!
8. Rage Against the Minivan
90’ların rap-metal grubu Rage Against the Machine’i hatırlıyor olabilirsin, işte bu blog da ismi için bu gruptan esinlenmiş.
Çocuklu aileler genellikle minivan sahibi oldukları için bu blog’un ailelerle ilgili olduğunu anlayabiliyoruz. Bu blogu hazırlayan Kristen dört çocuk annesi (hem öz hem de evlatlık) ve güney California’da yaşıyor.
Okuyucularını kendisinin tipik “anne blog yazarı” olmadığı konusunda Hakkımda sayfasında uyarıyor, çünkü bu blogda el işi fikirleri, kolaj yapımı veya yıldız fotoğrafçılığı hakkında harika şeyler bulmayacaksın.
Aksine o sıklıkla “ebeveynlik, kaka, evlat edinme, politika, ırk, din, sosyal adalet ve annesinin topluluk önünde tartışmamasını tembih ettiği diğer konular hakkında” konuşuyor. O dürüst ve komik biri!
Eğer nereden başlayacağını bilmiyorsan, onun çok sayıdaki popüler yazısına bağlantılar içeren “Best of” sayfasına bir göz at.
Kristen aynı zamanda “What I Want You to Know” adlı ve okuyucuların da katkıda bulundukları be kendi hikayelerini anlattıkları bir yazı dizisinin de yöneticisi. Kristen’in bu yazı dizisiyle erişmeye çalıştığı hedef ise “hepimizin karşılaşmakta olduğu özgün sorunlarla karşılaştırabileceğimiz daha fazla içerik sunmak.”
Bu da ileri seviyedeki dil öğrencileri için harika bir fırsat sunuyor. Kristen’in yazılarını oku ve söylem tarzına dikkat et. Bu tarza alıştıktan sonra “What I Want You to Know” blogundan bir yazıyı oku. Farkı gördün mü? O yazıyı Kristen’in yazmadığını söyleyebilir misin? Yazım tarzları ve ton arasında nasıl farklar gördün?
9. So Many Places
Kim 2012’de işinden ayrıldı, eşyalarını sattı ve eşiyle birlikte bir gezi blogu yazmak için yola çıktı. Bu kullanışlı “New here?” sayfasında blogu açık bir şekilde tanıtıyor ve buradan başlamanı tavsiye ediyorum.
Seyahat etmenin yanı sıra Kim sık sık hayallerinin peşinden koşmak hakkında yazıyor. Uzun seneler boyunca bir yazar olmayı istemiş ama buna fırsat bulamamış. Artık kalbinin sesini dinlediği ve sevdiği şeyleri yaptığı için Kim başkalarına yardımcı olması için kendi deneyimleri hakkında bir kitap yazdı: “Life on Fire: A Step-by-step Guide to Living Your Dreams.”
Bazen yabancı bir dilde okurken tondaki değişimi fark etmek zordur. Bu yüzden sana bunu en baştan söyleyeceğim: Kim’in yazım tarzı çok güzel tasarlanmıştır. Onu okumak tam bir neşe kaynağıdır ve o çok yetenekli bir yazar. Birkaç yazısını oku, bakalım bunu fark edecek misin. Bunu okumuş olduğun diğer bloglarla karşılaştırdığın zaman farkı görebiliyor musun?
Yıllar boyunca seyahat ettikten sonra Kim, Brian ile birlikte bir bebek sahibi olacaklarını açıkladıkları zaman hayatları değişti.
Sonrasında neler olduğunu görmek için bu İngilizce blogu takip et!
Rebecca Thering, İspanya, Güney Kore ve Fransa’da yaşamış olan bir yazar, editör ve İngilizce öğretmenidir. English with Rebe adresinde, her zaman gelişime odaklanan bir düşünce tarzı ile İngilizce dil öğrencilerinin dil becerilerini geliştirmelerine yardımcı oluyor.