
İngilizce Aşk Kelimeleri! İngilizce Öğrenenler için Sevgililer Gününe Dair Aşk Dolu 20 Kelime
Deli gibi aşık olduğun biri mi var?
Aynı zamanda İngilizce mi öğreniyorsun? O zaman, aşkını ilan etmende sana yardımcı olacak İngilizce kelimeler kullanışlı olabilir.
Valentine’s Day, yani Sevgililer Günü geldiğinde sevdiğini aşk dolu sözlerin yer aldığı bu romantik İngilizce kelime listesiyle kendinden geçir.
Bu detaylı açıklamalar ve örneklerle, aşık olduğun kişinin de sana deli gibi aşık olmasını (fall madly in love with you) sağlayacaksın.
(Ama sakın çiçek almayı unutma!)
Download: This blog post is available as a convenient and portable PDF that you can take anywhere. Click here to get a copy. (Download)
İngilizce Öğrenenler için Sevgililer Gününe Dair 20 İngilizce Kelime
1. To flirt (verb) / Flört etmek (fiil)
Eğer biriyle flört ediyorsan, ona ilgi duyduğunu belli edecek davranışlarda bulunursun. Biriyle farklı şekillerde flört edebilirsin; örneğin, “You look really cute today!” (“Bugün çok tatlı görünüyorsun!”) diyebilir veya yazılı bir mesaj gönderebilirsin, örneğin, “Loved how you were smiling in class today xox.” (“Bugün sınıftaki gülümsemene bayıldım, öpüyorum.”)
İpucu: Kısa mesaj yazarken, bazı insanlar “aşk/sevgi” ve “aşık olmak/sevmek” anlamlarına gelen “love” kelimesini “luv” şeklinde yazabilirler. Bu doğru bir kullanım değildir ve sözlükte yer almaz, ancak bunu Facebook, Twitter veya kısa mesajlarda görebilirsin (örneğin: “luv u,” yani, “love you,” “seni seviyorum”).
Ekstra İpucu: Bir mesajın sonuna “xox” yazdığımızda bu “hugs and kisses” demektir, yani “seni kucaklıyor ve öpüyorum” gibi bir şey. Mesajı “xxx” diye bitirirsek, yalnızca “öpücükler” demiş oluruz.
“Look at Rebecca flirting with Craig. It’s so obvious she likes him.”
“Rebecca’nın Craig ile flört edişine bir bak. Rebecca’nın ondan hoşlandığı çok açık.”
“Isn’t it? But look at him, he’s flirting back too!”
“Değil mi? Ama Craig’e bak, o da Rebecca ile flört ediyor!”
Ekstra İpucu #2: Çok fazla flört eden kişilere İngilizcede flirt denir, bu kelimenin Türkçeleşmiş hali de, henüz sözlüklere girmese de, flörtöz. Bazı kişiler doğal olarak flörtözdür ve insanlara biraz fazlaca samimi davranabilirler; fakat yanlış izlenim bırakmamak adına gerçekten ilgi duymadığın birine karşı flörtöz davranışlarda bulunmasan iyi olur.
“Did you see Jack at the party last night?”
“Dün gece partide Jack’i gördün mü?”
“Yeah, he was chatting and laughing with all the girls. They all think he likes them.”
“Evet, bütün kızlarla sohbet edip gülüşüyordu. Hepsi onun kendisinden hoşlandığını düşünüyor.”
“Yeah, he’s such a flirt!”
“Evet, Jack tam bir flörtöz!”
2. To have a crush on someone (deyim) / Birine vurulmak, abayı yakmak
Bu söz, birinden ÇOK hoşlandığını ve arkadaşlıktan öte bir ilişki istediğini ifade eder.
“Do you know where Mike is?”
“Mike’ın nerede olduğunu biliyor musun?”
“No, why do you ask?”
“Hayır, neden soruyorsun?”
“Oh no reason!”
“Hiç, öylesine!”
“Ha! You can’t fool me, you have such a huge crush on him!”
“Hah! Beni kandıramazsın, ona abayı fena yakmışsın!”
“Is it that obvious?”
“O kadar belli oluyor mu?”
İpucu: Buna benzer şekilde, crushing on someone ifadesini de kullanabilirsin; iki ifadenin anlamı tamamen aynıdır ama bu ikincisi daha çok gençler arasında yaygındır.
“I’m crushing on Sam so bad right now!”
“Şu an Sam’e fena abayı yakıyorum!”
“Really? Why don’t you ask him out on a date?”
“Gerçekten mi? Neden ona çıkma teklif etmiyorsun?”
“No way, I can’t do that! What if he says ‘no’?”
“Asla olmaz, bunu yapamam! Ya ‘hayır’ derse?”
3. Will you like to go out with me? -veya- Would you like to go out with me? (deyim)
Benimle çıkar mısın?
(Daha resmi) Birinden gerçekten hoşlanıyor ve onunla daha fazla zaman geçirmek mi istiyorsun? Belki de onunla birlikte sinemaya ya da yemeğe gitmek istiyorsun, ama bunu İngilizce kelimelerle nasıl soracağını bilmiyorsun. Hiç korkma, bu deyim gerçekten çok kolay, asıl zor olan soruyu hoşlandığın kişiye sormak!
“Hi, Julie!”
“Selam, Julie!”
“Hey Rob!”
“Selam, Rob!”
“Er, I was wondering if you’d like to go out with me Saturday night. There’s a great band playing at the diner…”
“Şey, acaba Cumartesi akşamı benimle çıkmak ister misin? Lokantada harika bir grup çalıyor…”
“Sure, why not? I’d love to go!”
“Tabii, neden olmasın? Sevinirim!”
“Great, shall I pick you up around 8?”
“Harika, seni saat 8 gibi alayım mı?”
“That sounds good to me!”
“Bana uyar!”
4. Serenade (fiil/isim) / Serenat (yapmak)
Eski günlerde romantik erkekler sevdikleri kadınların kalbini romantik bir şarkı çalarak ya da söyleyerek kazanmaya çalışırlardı. Buna serenat yapmak denirdi, İngilizcesi de buna gayet benziyor. Sevgililer Gün gibi özel bir günde etrafta bir grup şarkıcının bir restoranın önünden geçerken sana serenat yapması gayet normal. Avrupa’nın bazı bölgelerinde müzisyenler Arnavut kaldırımlı sokaklarda yürüyerek aşık çiftlere şarkılar çalar ve ideal romantik ortamı oluştururlar.
“Where did you go for your Valentine’s Day meal?”
“Sevgililer Günü yemeği için nereye gittiniz?”
“We went to the new Mexican in town.”
“Yeni açılan Meksika lokantasına gittik.”
“How was it?”
“Nasıldı?”
“It was great, until we got serenaded a couple of men playing guitars in Sombraros. Everyone was looking at us and I went bright red. I was so embarrassed!”
“Harikaydı, ta ki gitar çalan Meksika şapkalı birkaç adam bize serenat yapana kadar. Herkes bize bakıyordu ve ben kıpkırmızı kesildim. Çok utandım!”
5. Table for two (deyim) / İki kişilik bir masa
Sevdiğin kişiyle birlikte gideceğin özel, romantik bir yemek planı mı yapıyorsun? Bunu yaparken garsondan a table for two, yani iki kişilik bir masa istemeyi unutma. Bir restorana yemeğe gittiğinde, restoran çalışanları genellikle kaç kişi olacağınızı sorarlar ve vermen gereken cevap: A table for two.
Kız arkadaşınla randevunuzun baştan sona güzel geçmesi için her şey için doğru kelimeleri kullanmalısın, böylece onu mükemmel İngilizcenle de etkileyebilirsin!
“Good evening and welcome to Fancesco’s.”
“İyi akşamlar ve Fancesco’s’a hoş geldiniz.”
“Good evening, we’d like a table for two, please.”
“İyi akşamlar, iki kişilik bir masa istiyoruz, lütfen.”
“Certainly, please follow me!”
“Elbette, lütfen beni takip edin!”
6. To admire (fiil) / Hayran olmak, saygı duymak, gıpta etmek, çok beğenmek, gözünü alamamak
“To admire someone,” birine hayran olmak, gıpta etmek, saygı duymak ve bazı durumlarda onu sevmek demektir. Duruma bağlı olarak, farklı insanlara duyduğun farklı hisleri ifade etmek için bu fiili kullanabilirsin. Erkek arkadaşına ya da kız arkadaşına duyduğun hayranlıkla karşılık sevgiyi ifade edebilirsin veya annene ya da babana saygıyla karışık bir hayranlık ve sevgi duyduğunu bu fiille anlatabilirsin. Kimi insanlar ünlü insanlara gıpta ederler ve onlar gibi olmak isterler, bu durumda da aynı fiili kullanabiliriz.
“Babe, I admire the way you dance! I just love to watch you move.”
“Bebeğim, dans edişine hayranım! Senin hareket edişini izlemeye bayılıyorum.”
“Oh Paul, you’re so sweet.”
“Ah, Paul, çok tatlısın.”
“I admire my mom for everything she’s done. She’s a strong woman and has worked hard for our family.”
“Anneme tüm yaptıkları için hayranım. O güçlü bir kadın ve ailemiz için çok çalıştı.”
“I just love Lady Gaga, she’s the best singer!”
“Lady Gaga’ya bayılıyorum, en iyi şarkıcı o!”
“Really? Why do you admire her so much? There are better singers and role models to look up to.”
“Gerçekten mi? Ona neden bu kadar hayransın? Örnek alınacak daha iyi şarkıcılar ve rol modelleri var.”
7. Admirer (isim) / Hayran
“Admirer” kelimesi “admire’” fiilinden geliyor ve eylemi yapan kişiyi ifade ediyor, yani hayranlık duyan kişiyi. Sevgililer Günü’nde hayran olduğun kişiye isimsiz bir kart göndermek yaygın bir davranış ve bu kartı gönderenler kendi isimleri yerine secret admirer, yani, gizli hayran yazarlar. Bu kişiler kendilerini açığa çıkarmaktan ve hislerini açıklamaktan utanıyor veya çekiniyor olabilirler.
“Hey Jane, who’s your card from?”
“Hey, Jane, kartın kimden gelmiş?”
“I have no idea. I just found it in my locker this morning!”
“Hiçbir fikrim yok. Bu sabah dolabımda buldum!”
“Oooh, exciting, you’ve got a secret admirer.”
“Ooo, çok heyecanlı, demek gizli bir hayranın var.”
8. Be Mine (deyim) / Benim ol
Bu, Sevgililer Günü kartlarına yaygın olarak yazılan bir sözdür. Kartı sana bu notla gönderen biri, senden hoşlandığını bilmeni istiyordur, ayrıca kuvvetle muhtemel, seninle bir ilişkiye başlamak da istiyordur. Bu, “I’m into you!” yani, “Senden hoşlanıyorum!” demenin şirin bir yoludur. “Be mine” sözü hemen hemen yalnızca Sevgililer Günü’nde kullanılan bir söz olsa da, eğer içinde biraz Kazanovalık varsa, bütün aşk mektuplarına da yazabilirsin.
“I have no idea what to write on the Valentine’s Day card I bought Olivia.”
“Olivia’ya aldığım Sevgililer Günü kartına ne yazacağım konusunda hiçbir fikrim yok.”
“Do you like her?”
“Ondan hoşlanıyor musun?”
“Yes, of course.”
“Evet, elbette.”
“Well, then just write ‘Be Mine’ like on every other Valentine’s Day card.”
“Pekala, o zaman, bütün Sevgililer Günü kartlarında yazdığı gibi “Benim Ol,” yaz gitsin.”
“Are you sure?”
“Emin misin?”
“Of course, she’ll find it sweet!”
“Elbette, bunu tatlı bulacaktır!”
İpucu: Sevgililer Günü kartlarında kullanılan bir başka romantik söz de, “Will you be my Valentine?” yani, “Benim Sevgilim olur musun?” sözüdür ve “Be mine,” ile aynı anlamı taşır.
9. Bouquet (isim) / Buket (çiçek demeti)
(Boo-kay diye telaffuz edilir) Kadınlar çiçek almaya bayılırlar ve bir kadına çiçek vermek bir erkeğin yapabileceği en romantik şeylerden biridir. Kimi erkekler buket olarak çiçek vermeyi tercih ederken, kimileri tek bir gül vermeyi tercih ederler. Nasıl bir çiçek seçersen seç, kız arkadaşını ona söyleyeceğin aşk dolu İngilizce kelimelerin de ötesinde mutlu edeceğin kesin.
“What a beautiful bouquet of flowers Ange.”
“Bu ne kadar da güzel bir buket, Ange.”
“I know. Pete gave them to me.”
“Biliyorum. Pete verdi.”
“Oh, he’s the best boyfriend in the world, you’re so lucky!”
“Ah, o dünyadaki en iyi erkek arkadaş değil mi, çok şanslısın!”
10. Candlelit dinner (isim tamlaması) / Mum ışığında yemek
Bu muhtemelen partnerinle geçirebileceğin en romantik anlardan biri. Romantik bir restoranın bir köşesinde, arka planda hafif bir müzik çalarken, loş ışıkta masada mumlarla oturduğunuzu hayal et. İşte buna candlelit dinner, yani mum ışığında yemek denir ve bir erkeğin kız arkadaşına evlenme teklif etmesi için ideal senaryodur.
“What do you and Simon have planned for Valentine’s Day this year?”
“Simon ve sen bu Sevgililer Günü için ne planladınız?”
“Oh you know Simon – he’s so romantic and has planned a romantic candlelit dinner in a restaurant.”
“Simon’ı bilirsin – o çok romantiktir ve bir restoranda mum ışığında romantik bir yemek planlamış.”
“Which restaurant?”
“Hangi restoranda?”
“I have no idea. He told me it’s a surprise!”
“Hiçbir fikrim tok. Bana sürpriz olacağını söyledi!”
11. Candy (isim) / Şekerleme
Tatlıyı kim sevmez? Bu özel günde tatlı ve çikolata satan dükkanlar epey para kazanırlar. İngilizcede candy kelimesi, bütün şeker ve çikolata türlerinin genel adıdır. Eğer partnerin tatlı şeyleri seviyorsa (İngilizcede bunun için de bir deyim var: “to have a sweeth tooth”), ona Sevgililer Günü’nde şeker ya da çikolata hediye et!
“Did Dan buy you anything for Valentine’s Day?”
“Dan sana Sevgililer Günü’nde bir şey aldı mı?”
“Yes, he really spoiled me. He bought me a big box of candy and we’re going out for a romantic candlelit dinner this evening!”
“Evet, beni fena şımarttı. Bana kocaman bir kutu şekerleme almış ve bu akşam da mum ışığında romantik bir yemeğe gidiyoruz!”
“Sounds perfect!”
“Kulağa mükemmel geliyor!”
12. Darling (isim) / Sevgili(m)
“Darling,” yani “sevgilim,” hitabı İngilizcede “love” (aşkım), “babe” (bebeğim) veya “sweetheart” (tatlım) gibi bir hitaptır ve hoşlandığın veya sevdiğin kişiye böyle hitap edebilirsin.
“Hi darling. What are you doing tonight?”
“Selam sevgilim. Bu akşam ne yapıyorsun?”
“Nothing yet, why, what have you got planned?”
“Henüz hiçbir şey, neden, ne planladın?
“Oh, well that’s a surprise, you’ll find out later. Just be ready at 6 p.m. this evening and I’ll pick you up from home.”
“Ah, orası sürpriz, sonra görürsün. Sadece bu akşam saat 6’da hazır ol, seni evden alacağım.”
İpucu: Kız arkadaşlar da birbirlerine “darling” diye hitap edebilirler. Bu, birbirleriyle romantik bir ilişkide oldukları anlamına gelmez, yalnızca insanın iyi bir arkadaşına isim kullanmadan hitap etmesinin yollarından biridir. Ayrıca bu durumda bu hitabın Türkçe çevirisi de tam olarak “sevgilim” olmayabilir, duruma uygun düşen bir sevgi sözcüğü kullanmak yerinde olacaktır.
Michelle: Don’t worry about cooking anything I’m bringing food and wine with me.
Bir şey pişirmekle uğraşma, yanımda yemek ve şarap getireceğim.
Kiera: Aw, you’re such a darling. What would I do without you?
Oo, ne kadar da tatlısın. Sen olmasan ne yapardım?
Michelle: Well this is what best friends do when their friend is sick.
En iyi arkadaşlar, arkadaşları hasta olduğunda böyle yaparlar.
13. To get engaged (deyim) / Nişanlanmak
“To get engaged,” deyimi “nişanlanmak” demektir ve nişan yüzüğü de”engagement ring”dir. Eğer nişanlıysan senin için sırada evlilik, yani “wedding” var demektir.
“How long have you guys been dating now?”
“Ne kadar süredir birliktesiniz?”
“Two years. But actually we got engaged a few nights ago.”
“İki yıldır. Ama aslında birkaç gece önce nişanlandık.”
“Really? That’s great, congratulations. Do you have any idea when you’ll get married?”
“Gerçekten mi? Bu harika, tebrikler. Ne zaman evleneceğiniz konusunda bir fikrin var mı?”
“No, not yet.”
“Hayır, henüz yok.”
İpucu: Engaged (sıfat) “nişanlı” demektir.
“Hi there! What’s your name?”
“Selam! Adın ne?”
“Lisa.”
“Hi Lisa, I’m Paul!”
“Selam, Lisa, Ben Paul!”
“Hi!”
“Selam!”
“So, you’re very beautiful! What are you doing here alone?”
“Şeyi , çok güzelsin! Burada yalnız başına ne yapıyorsun?”
“I’m not here alone! I’m actually engaged and that’s by fiancé standing over there!”
“Burada yalnız başıma değilim! Aslına bakarsan nişanlıyım ve orada duran da benim nişanlım!”
14. Engagement ring (isim) / Nişan yüzüğü
Biri bir başkasına evlenme teklif ettiğinde, genellikle hediye olarak bir yüzük hediye eder. Genellikle pırlanta olan bu yüzüğe İngilizcede “engagement ring” denir. Bu yüzük iki kişinin birbirine bağlılığını temsil eder ve kadınlar bu yüzüğü yüzük parmaklarına takarak nişanlandıklarını ilan ederler. Bir yüzük, bazen aşkını İngilizcedeki kelimelerden daha iyi ifade eder!
“Hey Jean! Congratulations on your engagement!”
“Hey, Jean! Nişanlanmışsın, tebrikler!”
“Thanks so much.”
“Çok teşekkürler.”
“I bet you’re so excited right now! Let’s see the (engagement) ring.”
“Eminim şu an çok heyecanlısındır! (Nişan) yüzüğünü görelim.”
“Here it is…” (showing her finger)
“İşte, burada…” (parmağını göstererek)
“Wow!”
“Vaay!”
15. To fall in love (deyim) / Aşık olmak
Ortalama bir insanın evlenene kadar hayatında yedi kez aşık olduğunu biliyor muydun? “To fall in love,” aşık olmak demek; aslında Türkçede daha az kullanılmakla birlikte bu deyimin birebir karşılığı da var, o da, aşka düşmek.
“Mom, when did you and dad fall in love?”
“Anne, babamla sen ne zaman aşık oldunuz?”
“For me, it was love at first sight! As soon as I met your dad, I knew I wanted to marry him.”
“Benim için, ilk görüşte aşktı! Babanla tanıştığım anda, onunla evlenmek istediğimi biliyordum.”
İpucu: Love at first sight birine ilk görüşte aşık olmak demek. Kimileri ilk görüşte aşka inanmaz ama hala buna inanan gerçek romantikler var.
16. Fiancé (isim) / Nişanlı (erkek)
Fiancé (fee-on-say diye telaffuz edilir) kelimesi, nişanlı olunan erkek için kullanılan isimdir. Eğer bu ismin sonuna fazladan bir “e” eklersen, nişanlı olunan kadın anlamına gelen fiancée kelimesini elde edersin. Bu İngilizce kelimeler Fransızca’dan geliyor, yani aşkın dilinden!
“Why do you look so nervous?”
“Neden böyle gergin görünüyorsun?”
“Mom and dad are meeting my fiancé for the first time tomorrow.”
“Annem ve babam yarın ilk kez nişanlımla tanışacaklar.”
“Don’t worry it’ll be fine!”
“Merak etme, iyi geçecektir!”
“I hope so, this is the man I’m going to marry.”
“Umarım, sonuçta bu evleneceğim adam.”
17. Heart-throb (isim) / Yürek hoplatan (kişi), yürek yakan
Johnny Depp, Brad Pitt, Orlando Bloom ve Ryan Gosling’in ortak noktası ne? Filmlerde oynamalarının dışında bir noktadan söz ediyoruz. Hepsi de yürek hoplatıyor! İngilizcede çekici ve seksi (ve genellikle ünlü) erkeklere “a heart-throb” deriz, yani kalplerimizin daha hızlı çarpmasına sebep olan, yüreklerimizi yakan, hoplatan adamlar. Ergenlik döneminde her kızın odasında mutlaka böyle adamların posterleri vardır.
“Did you see Ryan Gosling in American Gangster?”
“Amerikan Gangsteri’nde Ryan Gosling’i izledin mi?”
“Yeah I did! He’s pretty cute!”
“Evet, izledim! Çok tatlıydı!”
“Just cute? He’s a heart-throb.”
“Sadece tatlı mı? O tam bir yürek yakan.”
18. To be lovesick (sıfat) / Kara sevdalı
Hiç çok hoşlandığın ya da aşık olduğun birinin yanındayken başının döndüğü, sersemlediğin oldu mu? Panikleyip midende kelebekler uçuşuyormuş gibi hissettiğin? Merak etme, adında hastalık geçse de bu bir hastalık değil—bu sadece birinden gerçekten çok etkilendiğin ve duygularını kontrol etmekte zorlandığın anlamına geliyor.
Eğer lovesick, yani bir nevi kara sevdalı isen, sürekli o insanı düşünürsün, ama hislerini ona söyleyemezsin. Ne yazık ki, aşk hastalığının çaresi yok, hoşlandığın kişiye hislerini söylemekten başka! Böyle bir durumdaysan, umarım doğru kelimelerle aşkını ifade edebilir ve hoşlandığın kişiyle çıkma şansı elde edersin.
“I just can’t get Jason out of my head. Everywhere I turn he’s there. What’s wrong with me?”
“Jason’ı aklımdan çıkaramıyorum. Nereye baksam o var. Neyim var benim?”
“Nothing, you’re just a bit lovesick that’s all. You should tell him how you feel – you just never know!
“Hiçbir şey, yalnızca biraz kara sevdalısın, hepsi bu. Nasıl hissettiğini ona söylemelisin – ne olacağını asla bilemezsin!
19. To pop the question (deyim) / to propose (fiil) / to get down on one knee (deyim)
Evlenme teklif etmek
İster inan ister inanma, yukarıdaki bütün sözler aynı anlama geliyor. Birisi birine evlenme teklif ettiğinde (ask someone to marry them), o kişi malum soruyu pat diye sormuş olur (pop the question), bir teklif yapmış olur (propose) ve bir dizinin üzerine çökmüş olur (get down on one knee) çünkü evlenmek istediği kişiye elindeki nişan yüzüğünü (engagement ring) bu şekilde takdim eder – nasıl, sahne gözünün önünde canlandı mı? Evlenme teklif etmeyi kast etmek için yukarıdaki İngilizce sözlerin hepsini kullanabilirsin. Tabii bir dizinin üzerine çökme ifadesi genellikle kişi gerçekten bunu yaptığında kullanılıyor—ama zaten çoğu kişi de bunu yapıyor!
“Congratulations on your engagement to Robert!”
“Robert ile nişanlanmışsınız, tebrikler!”
“Thanks.”
“Teşekkürler.”
“So tell us, how did he pop the question?”
“Söyle bakalım, soruyu nasıl sordu/nasıl evlenme teklif etti?”
“Well, it was really romantic and he took me to the top of a hill as the sun was setting…”
“Her şey çok romantikti, güneş batarken beni bir tepeye çıkarttı…”
“Did you hear that Sean proposed to Ellen last night?”
“Dün gece Sean’ın Ellen’a evlenme teklif ettiğini duydun mu?”
“Really? On Valentine’s Day? That’s so romantic!”
“Sahiden mi? Sevgililer Günü’nde mi? Bu çok romantik!”
“I know, they’re planning to get married in a few months.”
“Biliyorum, birkaç ay içerisinde evlenmeyi planlıyorlar.”
“Wow, that’s quick!”
“Vay canına, epey hızlıymış!”
“How did Allan propose, Jen? Did he get down on one knee?”
“Allan sana nasıl evlenme teklif etti, Jen? Tek dizinin üzerine çöktü mü?”
“Not in the beginning, but I told him he had to ask me properly if he wanted to marry me!”
“Başta değil, ama ona eğer benimle evlenmek istiyorsa bunu doğru düzgün teklif etmesi gerektiğini söyledim!”
“Ha ha, you’re so mean!”
“Ha ha, çok zalimsin!”
“No, I’m not mean. I’m just an old-fashioned romantic that’s all!”
“Hayır, zalim değilim. Sadece eski kafalı bir romantiğim, hepsi bu!”
Sevdiğin kişiye olan hislerini göstermekten korkma ve İngilizcenin seni bunu yapmaktan alıkoymasına izin verme. Havada romantizm var! Bu listeden öğrendiğin İngilizce aşk kelimeleriyle romantizmi yakala ve önümüzdeki Sevgililer Günü’nü sevdiğin kişiyle birlikte, en romantik şekilde geçir!