
Günlük İngilizce: Her Zaman İhlal Edilen 10 Gramer Kuralı
“Here’s you a dog.”
Eğer birinin bunu söylediğini duyarsan, bunu söyleyen kişinin anadilinin İngilizce olmadığını düşünebilirsin.
Bununla birlikte, bu gibi bir söz ABD’nin Kentucky eyaletinde sıkça kullanılır.
Dil öğrenmenin harika yönlerinden biri de her kültür, her yer ve topluluğun birbirinden ne kadar farklı olduğunu öğrenmektir.
İngilizce bu dillerden sadece biri ama bu dili nasıl konuştuğun, nerede yaşadığın, yaşın, deneyimleri, eğitimi ve birçok diğer faktöre bağlıdır.
Bununla birlikte, anadili İngilizce olan kişiler aileleri ya da arkadaşlarıyla günlük İngilizce konuşmalarında tüm İngilizce gramer kurallarını takip etmezler.
Bazıları ise bu kuralların tümünün ne olduğunu dahi bilmez ve bunlar yerine kendilerine nasıl doğal geliyorsa ya da büyürken nasıl öğrendilerse öyle konuşurlar.
Bir İngilizce dil öğrencisi olarak İngilizce grameri ve bununla birlikte gelen kuralları öğrenmelisin.
Resmi, kurallarına uygun İngilizceyi öğrendikten sonra ise bu kuralları nasıl yıkacağını öğrenmen gerekebilir.
Download: This blog post is available as a convenient and portable PDF that you can take anywhere. Click here to get a copy. (Download)
İngilizce Gramer Kuralları Neden ve Nasıl Öğrenilir
Elbette bu kuralları göz ardı et demiyoruz. İngilizce dil öğrencileri için gramer bilgilerini geliştirmeye devam etmek son derece önemlidir. Bütün bu kuralları ne kadar iyi bilirsen hangilerinin önemli ve hangilerinin nadiren önemli olduğunu (ya da hiç önemli olmadığını) anlayabilirsin.
Gramer kurallarını öğrenebileceğin ya da kontrol edebileceğin birçok yer var. İşte favorilerimizden bazıları:
- Grammarly: Bu tarayıcın için harika bir uygulama. Bu uygulama sıkça rastlanan imla ve gramer hatalarını kontrol eder ve bunların neden hatalı olduğunu detaylarıyla ve örnekleriyle açıklar.
- Grammar Girl: Bu samimi blog yaygın yapılan hataları açıklar ve sıklıkla bazı enteresan ve kullanışlı gramer ipuçları verir.
- Speakspeak: Bu rehber, unuttuğun kuralları kontrol edebilmek için yer imlerine ekleyebileceğin mükemmel bir kaynaktır. Gramer kuralları kategorilere ayrılmıştır ve ihtiyacın olan şeyi daha kolay bulabilmen için alfabetik olarak sıralanmıştır.
- Grammar Bytes!: O kadar da kolay anlaşılır olmak için düzenlenmiş olmasa da bu web sitesi basit ve anlaşılır bir dil kullanır ve egzersizler ve ipuçları gibi ek kaynaklar sunar.
- Oxford Dictionaries Grammar: Hızlı ve basit tanımlar ve açıklamalar için Oxford Dictionaries sitesi kendi gramer ipuçları ve terimler listesini sunuyor.
Gramer kurallarını öğrendikçe bunları düşünmene gerek kalmaksızın bunları kullanmaya başlayacaksın. Ne kadar çok kural öğrenirsen İngilizce konuşurken de kendini o kadar rahat hissedersin.
Kuralları Yıkmak
Yeterli gramer kuralı öğrendikten sonra bu kuralları yıkmaya başlayabilirsin!
Elbette, her şeyin yeri ve zamanı var. Diğer bir deyişle, bazen bütün bu kuralları kullanmak en iyisidir. Eğer iş yeri gibi resmi bir ortamdaysan ya da iyi tanımadığın bir kişiyle konuşuyorsan muhtemelen doğru İngilizce konuşmak en iyi seçim olacaktır.
Diğer yandan, arkadaşların veya akranlarınla günlük bir ortamdayken (bir restoran ya da bir parti gibi) bazı kuralları yıkmakta sorun yoktur. Sadece şunu unutma, burada günlük İngilizceden bahsediyoruz!
O halde hangi kuralları yıkabilirsin? Bu etrafındaki insanların tercihlerine bağlıdır. Bir seçeneği diğerine göre daha çok beğeniyorsan bu bir tercihtir. Çevrendeki diğerlerinin nasıl konuştuğunu dinle, hangi kuralları atladıklarını ve hangilerine bağlı kaldıklarını duymaya başlayacaksın.
Nerede olursan ol bazı İngilizce kuralları günlük İngilizce konuşmalarda neredeyse hiçbir zaman kullanılmaz.
İşte günlük ortamlarda muhtemelen hiçbir zaman kullanmayacağın 10 gramer kuralı.
Günlük İngilizcede Yıkabileceğin 10 Gramer Kuralı
1. Bir cümleyi hiçbir zaman bir edat ile sonlandırma
Kural: Bir cümleyi hiçbir zaman bir edat ile sonlandırma.
“Doğru” örnek:
With whom should I study English?
Gerçek: Edatlar, sözcükler ya da sözler arasındaki ilişkileri tanımlar ve genellikle de uzay veya zamanda bir konumu ilgilendirir. Edatlara örnekler arasında to, from, under, before ve with verilebilir.
Edatların diğer sözcüklere bağlı olması gerekeceği için eski kurala göre bir cümlenin sonunda bir edat tek başına bulunamaz.
Duymuş olduğun bazı sıkça kullanılan cümleleri düşün. Bu cümle bir edat ile bitiyor olsa da “I have no one to study with” demekte bir sakınca yoktur. Bazıları, bir cümle sonunda edat kullanmanın sadece bu edatın gerekli olmaması halinde yanlış olacağını savunur, tıpkı “Where are you at?” sorusunda olduğu gibi.
Günlük İngilizcede bu kural genellikle göz ardı edilir ve cümleyi bir edat ile sonlandırmak son derece normaldir.
Günlük İngilizce örneği:
Who should I study English with?
2. Bir cümleye hiçbir zaman bir bağlaç ile başlama
Kural: Bir cümleye hiçbir zaman bir bağlaç ile başlama.
“Doğru” örnek:
“I have to go home, but it’s cold outside.”
Gerçek: Bir cümlenin parçalarını birleştiren sözcüğe bağlaç denir. Bağlaçlar arasında and, but, or ve because sayılabilir. Sözcüklerin birbirine bağlanması gerektiği için bağlaçların cümlenin başında kullanılmaması akla uygun geliyor.
Ama bazen bağlacı cümlenin başında kullanmak o cümlenin dikkat çekmesini sağlar. “Finding Forrester” adlı filmden bu sahnede göreceğin üzere, bir şeyin altını çizmenin oldukça etkili bir yoludur.
Günlük İngilizcede bu kuralı yıkmakta sorun yoktur ve sıkça da yıkılır. Bir kişinin kurmuş olduğu cümleye bir şey eklemek, bir düşünceye katkıda bulunmak ya da bir soruya yanıt vermek için cümleye bir bağlaçla başlayabilirsin.
Günlük İngilizce örneği:
“I have to go home.”
“But baby, it’s cold outside!”
3. Mastarı hiçbir zaman ayırma
Kural: Bir fiilin mastarını kullandığın zaman “to” sözcüğünü hiçbir zaman fiilin kendisinden ayırma.
“Doğru” örnek:
“…to go boldly where no man has gone before.”
Gerçek: Mastar, bir fiilin to sözcüğü kullanılan iki sözcükten oluşan halidir ve bunun örnekleri arasında to write, to play veya to read gösterilebilir. Bir mastarı ayırdığın zaman, o fiilin iki parçası arasına bir sözcük, genellikle de bir zarf koyarsın.
Bu “kuralın” ilk başta çıkış nedeni ise mastarı ayırmanın gerekli olmamasıdır. Neden “to eat quickly” diyebilecekken “to quickly eat” diyesin ki?
Ama bazen o mastarı ayırmak daha mantıklıdır. Zarfı kullandığın yer cümlenin vurgusunu ve anlamını değiştirebilir.
Örneğin, “I’m finally going to learn English” dediğin zaman burada uzun zaman erteledikten sonra dil öğrenmeye başladığını anlamı çıkarılabilir.
Eğer, “I’m going to finally learn English” dersen, bundan bir süredir dil öğrenmeye çalıştığın ve sonunda akıcı konuşmaya başlayacağın anlamı çıkarılabilir.
Bu kuralı yıkmaya karar verdiğin zaman hangi seçeneğin sana daha doğru geldiğini bir düşün. “Star Trek” dizisinden ünlü replik (aşağıda verilmiştir) “to go boldly!” şeklinde kullanılsaydı bu aynı dramatik anlamı vermezdi.
Günlük İngilizce örneği:
“…to boldly go where no man has gone before.”
4. Tekil “they” sözcüğünü kullanmaktan kaçın
Kural: “They” sözcüğü bir grup insanı ifade eder ve bu nedenle de çoğuldur.
“Doğru” örnek:
“I’ve never met those people but they seem nice.”
Gerçek: Cinsiyetini bilmediğin bir kişi hakkında uzun bir yazı yazdığını düşün. O kişiyi ifade etmek için bir zamir kullanman gerektiğinde ne yapacaksın? Her seferinde “he or she” yazabilirsin ama bu tekrarlı kullanım kısa sürede sıkıcı bir hal alacaktır. O kişinin adını kullanmayı tercih edebilir ya da “the person” şeklinde hitap edebilirsin ama bu kulağa doğal gelmez.
Bu durumda insanların genellikle yaptığı şey they zamirini kullanmaktır. Bu zamir yine bir çoğul fiil ile kullanılır (they is değil they are dersin), ama “he or she” yerine kullanılmış olur.
Bu gramer kuralına aykırı olsa da (tekil şahsı ifade etmek için çoğul zamir kullanamazsın), bu kullanım kabul görmektedir.
Günlük İngilizce örneği:
“I’ve never met that person, but they seem nice.”
5. Düşük cümleler ve bağlaçsız birleşik cümlelerden kaçın
Kural: Her cümlenin bir öznesi (isim) ve bir fiili (eylem) olması gerekir. Ayrıca, bir cümlede kendi başına eksiksiz bir cümle oluşturan birden fazla cümle parçası bulunmamalıdır.
“Doğru” örnek:
“Would you ever eat a bug?”
“I would never do that!”
“I would try it. It might be delicious.”
Gerçek: Düşük cümle, içinde bir şeyler eksik olan ya da eksiksiz bir düşünceyi ifade etmeyen cümledir.
Bağlaçsız birleşik cümle ise bunun tam tersidir—bir cümleye çok fazla düşünce sığdırmaya çalışır.
Resmi bir şekilde yazarken ya da konuşurken düşük cümleler ve bağlaçsız birleşik cümlelerden kaçınmak son derece önemlidir!
Günlük konuşmalarda ise hem düşük cümleler hem de bağlaçsız birleşik cümleler kabul edilebilir. Örneğin, “After I eat” cümlesi düşük cümledir, ama bunu Are you coming outside? sorusunun cevabı olarak kullanıyorsan son derece anlamlıdır.
Bağlaçsız birleşik cümleler ise o kadar sık kullanılmaz, ama b ir konuda heyecanlı olduğun zaman bunları kullanabilirsin:
“I went on a helicopter ride above the city, it was dark and everything was so beautiful!”
Aynı zamanda, konuşurken bağlaçsız birleşik cümleleri belirlemek daha zordur. Eğer bir konuşmada geçtiğini duysaydın, yukarıdaki cümlenin iki ayrı cümle mi yoksa bir bağlaçsız birleşik cümle mi olduğunu söyleyebilir miydin?
Açıkçası bu o kadar da önemli değil!
Günlük İngilizce örneği:
“Would you ever eat a bug?”
“I would never!”
“I would, it might be delicious.”
6. Çift olumsuz cümlelerden kaçın
Kural: Bir düşünceyi ifade etmek için hiçbir zaman çift olumsuz kullanma.
“Doğru” örnek:
“I can’t get any satisfaction.”
Gerçek: Çift olumsuzlar kullanmak kafa karıştırıcı olabilir. Cümle içinde no kullanmak sadedir ama not no kullanmak işleri karıştırır!
Çift olumsuz kullandığın zaman anlam olumluya döner. Örneğin, “I don’t have nothing to do” yapacak bir şeyin olduğunu söylemiş olursun (not nothing nihayetinde something anlamını gelir, değil mi?).
İşte işler burada karmaşık bir hal alıyor. Anadili İngilizce olan kişiler bazen bir şeyi daha da olumsuz hale getirmek ya da sadece aynı olumsuz anlamı ifade etmek için çift olumsuz kullanır.
Sıklıkla anything ve any sözcüklerinin yerini nothing ve no alır.
Dolayısıyla, “I don’t have no work today” diyen kişi gerçekten de hiç işi olmadığını söyler—her ne kadar bu cümlenin doğru anlamı işlerinin olduğunu ifade ediyor olsa da.
Bu cümlede doğru olan “I don’t have any work today” demek olurdu. Profesyonel bir ortamda böyle derdin. Bununla birlikte, bir arkadaşına “I don’t have no work today” dediğin zaman seni anlayacaktır.
Ama anadili İngilizce olmayan bir kişinin böyle bir çify olumsuz kullanmasının kulağa biraz tuhaf gelebileceğini unutma. Bunu anlayabilmek iyidir, ama bunu kullanman gerçekten de gerekmez!
Diğer bir çift olumsuz ise her türlü konuşmalarda kabul görür ve hiçbir olumsuz sözcük kullanmayarak veremeyeceğin belirli bir anlamı yaratmak için iki olumsuz kullanımını içerir.
Örneğin, pleasant dediğin zaman bir şeyin hoş olduğunu söylemiş olursun. Ama bir şeyin “not unpleasant” olduğunu söylersen o şeyin vasat olduğunu ya da beklediğin kadar kötü olmadığını söylemiş olursun.
Bu gibi çift olumsuz kullanımında not sözcüğünü bir ismin olumsuz anlamlısı takip eder; tıpkı unpleasant (nahoş) ya da disinterested (ilgisiz) gibi.
Kendin çift olumsuz kullansan da kullanmasan da bunları bilmek ve ne anlama geldiklerini anlamak önemlidir.
Günlük İngilizce örneği:
“I can’t get no satisfaction.”
7. Topluluk isimlerini tekil kabul et
Kural: Topluluk isimleri her zaman tekildir.
“Doğru” örnek:
“None of my friends is here.”
Gerçek: İşte bir kuralın uzun zaman boyunca kullanılmaması ve bu nedenle de artık kulağa yanlış gelmeye başlamasının bir örneği! Topluluk isimleri, none, bunch ve group gibi bir grup insan ya da objeyi temsil eden sözcüklerdir.
Bunlar birden fazla şeyi ifade etse de bu sözcükler tekildir. A bunch ya da many bunches diyebilirsin ama many bunch diyemezsin.
Bununla birlikte, bu isimleri fiillerle birlikte kullandığın zaman bunları çoğul isim olarak kabul etmek kulağa daha doğal gelecektir. Bu gerçek, günlük konuşma ve hatta resmi konuşmalar için dahi geçerlidir. “A bunch of my friends was…” demek doğrudur ama “A bunch of my friends were…” demek kulağa çok daha iyi gelir.
Günlük İngilizce örneği:
“None of my friends are here.”
8. “Less vs. fewer” kuralı
Kural: Çoğul şeyler için fewer kullan. Çoğulu olmayan ya da sayılamayan şeyler için less kullan.
“Doğru” örnek:
“I have fewer cats than my neighbor even though she has less space in her home.”
Gerçek: Anadili İngilizce olan kişilerin birçoğu less ve fewer arasındaki farkı bilmez. Bu kural günlük konuşmalarda o kadar sık çiğnenmiştir ki artık hangi sözcüğü kullandığın o kadar da fark etmez.
Bununla birlikte, hangi sözcüğün doğru kullanım olduğundan emin değilsen less sözcüğünü kullan. Less air kulağa doğru gelirken fewer air kulağa doğru gelmez.
Günlük İngilizce örneği:
“I have less cats than my neighbor even though she has less space in her home.”
9. “That vs. which” kuralı
Kural: Önemli bilgileri bağlarken that kullan. Önemsiz bilgileri bağlarken which kullan.
“Doğru” örnekler:
“The cat that looks like a dog lives here.”
“The cat, which looks like a dog, lives here.”
Gerçek: That ve which sözcükleri bilgileri birbirine bağlamak için kullanılabilir ve birçok kişi bunları birbirinin yerine, aynı anlamda kullanır.
Ama yukarıdaki örnek cümlelerde küçük de olsa bir fark vardır. Birinci cümlede kedinin bir köpek gibi görünmesi önemli bir bilgi parçasıdır. Birisinin belirli bir kediye baktığı anlamına gelebilir.
İkinci cümlede ise kedinin bir köpek gibi gözüküyor olması sadece bir ek bilgidir ve önemli olduğu için değil, sadece ilginç olduğu için eklenmiştir.
Günlük konuşmalarda hangisini kullanacağını bilmiyorsan bu örneklerin her ikisi için de that sözcüğünü kullanabilirsin.
Günlük İngilizce örneği:
“The cat, that looks like a dog, lives here.”
10. “I have vs. I’ve got” kuralı
Kural: Bu gramer kuralı İngiliz İngilizcesi ile Amerikan İngilizcesi arasında farklılık gösterir ve burada bu “kural”ın nasıl olması gerektiği hakkında sadece bir fikre yer vereceğiz: I have geniş zaman çekimidir. I have got ise yakın geçmiş zaman çekimidir ve geçmişte başlamış ve şimdi de devam eden bir şeyden bahsetmek için kullanılır.
“Doğru” örnekler:
“I’ve got a really bad cold.”
“I have to go now.”
Gerçek: Bu kuralın ne sıklıkla ihlal edileceği konuşmacının nereli olduğuna bağlıdır.
Amerikan İngilizcesinde “I have” kullanımı “I’ve got” kullanımından daha yaygındır. İngiliz İngilizcesinde ise bunun tam tersidir. Bunun dışında, günlük İngilizcede bu ikisi arasındaki fark çok küçüktür.
Bu sözlerin her ikisi de aslında bir anlama sahiptir: Have sözcüğü sahip olma anlamı (örneğin, have a job) ya da zorunluluk anlamı (örneğin, have to get up early for work) taşır. Got sözcüğü geçmişte bir şeye sahip olduğun anlamına gelir (örneğin, you finally got that job). Bütün bunlar kafa karıştırıcı olabilir.
Bununla birlikte, have got sözü bu anlamların her ikisini taşıyacak şekilde yakın geçmişi zaman kipinde kullanılabilir.
Resmi olarak, geçmişte olmuş ve hala olmaya devam eden şeyden bahsetmek için have got kullanabilirsin. Gerçekte ise kimse bu anlamını düşünmez.
Örneğin, yukarıdaki ilk cümlede bir süre önce nezle olduğunu ve bunun hala geçmemiş olduğunu söylüyor olabilirsin. Günlük konuşmada ise anlamında küçük bir farklı ile have ya da have got kullanabilirsin.
I have biraz daha resmidir ve I’ve got sahip olduğun şeyi vurgulamak için kullanılabilir; tıpkı “I’ve got a big TV” cümlesinde olduğu gibi. Aksi takdirde istediğini kullanabilirsin!
Günlük İngilizce örneği:
“I have a really bad cold.”
“I’ve got to go now.”
Hangi gramer kurallarının yıkılabileceğini daha iyi öğrendikçe, günlük İngilizce konuşmalarda nasıl daha rahat ve doğal cümleler kuracağını da öğrenmiş olursun!