
Günlük İngilizce Diyaloglar: Konuşma Sanatında Ustalaşmanı Sağlayacak 9 Bileşen
Whatsapp me the time, would you?
Gonna. In a jiffy.
İngilizce konuşurken söylediklerin kulağa böyle mi geliyor?
Belki öyle değil ama diğerlerinin böyle konuşabileceğini bilmelisin.
Ve aralarında anadili İngilizce olanlar da bulunur.
İngiltere’de geçirdiğim ilke senelerde “How’s it going?” ve “What’s up?” gibi selamlama tümceleri duyduğumda aklım karışıyordu. Kimse bir sohbete “How do you do?” diyerek başlamıyordu—ki bu, kendi ülkemde İngilizce derslerinde tekrar tekrar ezberletilen bir soru cümlesiydi.
Anadilini konuşan İngilizlerin günlük İngilizce diyaloglar kurarken neredeyse tamamen farklı bir dil kullandıklarını öğrendim.
Rahat bir ortamdaki konuşma İngilizcesinin bileşenlerini araştırarak günlük İngilizce diyaloglar ile resmi İngilizce arasındaki farkı tartışacağız.
Bu bileşenlerin neler olduğunu gördükten sonra onları öğrenmeye başlayabilir ve konuşmalarında kullanabilirsin.
Download: This blog post is available as a convenient and portable PDF that you can take anywhere. Click here to get a copy. (Download)
Günlük İngilizce Diyaloglar Kurma Alıştırması için İnternetteki Kaynaklar
Bu bileşenleri ezberlemek için en etkili strateji öğrendiğin şeyleri tekrar etmektir. Bu makalede okuduklarını anadili İngilizce olan kişilerle gerçek sohbetlerde kullanmayı dene.
Eğer İngilizce konuşulan bir ülkede yaşamıyorsan, internetteki dil değişimi platformlarını ve podcast’leri kullanarak da alıştırma yapabilirsin.
Bazı podcast’ler anadilini konuşan kişilerin günlük hayatta nasıl konuştuklarını görmenin mükemmel bir yoludur ve dil değişimi uygulamaları da sana bunu kendin yapma fırsatını verir.
Tandem
Bu uygulama sayesinde anadili İngilizce olan kişilerin yanı sıra diğer dilleri konuşanlarla da sohbet etme fırsatı bulur, onlarla videolu ya da metin mesajlaşma ile evinin rahatlığında sohbet edebilirsin. Ayrıca, üç milyondan daha fazla üyesi olan Tandem topluluğuna katılabilir ve sosyalleşebilirsin.
italki
italki üzerinde ücretsiz dil değişimine katılabileceğin gibi sertifikalı öğretmenlerden dersler alabilir ya da özel hocalarla ücretli konuşmalar yapabilirsin. italki entegre sesli ve videolu sohbet, kolay ders ya da konuşma programlama ve pek çok diğer araç sunuyor.
How Stuff Works: Stuff You Should Know
Bu podcast, merakını tatmin edecek geniş bir arşive sahiptir. Charles Bryant ve Josh Clark nükleer adli tıp ve narsistlik gibi karmaşık konuları anlaşılması kolay bir şekilde anlatmakta büyük bir yeteneğe sahiptir. Yapmış oldukları rahat sohbetler günlük İngilizce konuşmalar dinlemek için ideal bir kaynak meydana getirmektedir.
Another Round
Bu BuzzFeed podcast’te Tracy Clayton ve Heben Nigatu konukları ve birbirleriyle her türlü konu hakkında sohbet eder. Yaptıkları sohbetler ırk ayrımcılığı ve cinsiyet ayrımcılığı gibi ciddi konulardan yılbaşından önce hayatımızda değiştirmeye karar verdiğimiz şeylerden moda tavsiyelerine neşeli konuları ele almaktadır. Takındıkları gayriresmi tavır ve şakalaşmaları mutlaka duymak isteyeceksin.
Günlük İngilizce Diyaloglar ve Bunların 9 Ana Bileşeni
Günlük İngilizce diyaloglar sırasında konuşmacılar rahat bir dil kullanır. Sözcük seçimleri ve ifade tarzları genellikle resmi yazılı belgeler ve iş toplantıları ve sunumlar gibi mesleki ortamda konuşulan dilden çok farklıdır.
İngilizce öğrenenler, anadili İngilizce olan kişilerin günlük konuşmalarda şunları sık sık kullandığını görecektir:
1. Argo sözcükler
Bunlar günlük olmanın da ötesinde rahat olan ve yazılı konuşmalarda nadiren kullanılan sözcük ve deyimlerdir. Argo genellikle insan toplulukları, bölgeler, meslekler veya yaş gruplarına göre farklılıklar gösterir. Bazen de sosyal medyada öğrenebileceğin İngilizce internet argosu gibi her bir alanın kendi içinde dahi farklılıklar gösterir.
İngilizce konuşulan ülkelerde ise Amerikalıların kendi argoları ve İngilizler ve Avustralyalıların (Aussies-Avustralyalıları tanımlayan bir argo sözcük) kendi argosu mevcuttur.
Aşağıda Amerikan argosuna bazı örnekler ve bunların anlamlarını bulacaksın. Ayrıca, İngiliz İngilizcesinde yaygın argo sözcükleri burada bulabilirsin.
Dude
Anlamı: bir adam / bir arkadaş / bir dost
Dude sözcüğü konuşmaktan olduğun kişiye hitap ederken kullanılır. Dude genel anlamda Amerikan argosudur ve bunun İngilizcedeki dengi “mate” sözcüğüdür.
Örnekler:
Who’s Pete? — Oh, just a dude I met last week at a gathering (party, get-together).
Pete Kim? — Ah, geçen hafta bir toplantıda (parti, buluşma) tanıştığım bir arkadaş.
What’s up, dude? — Couldn’t be better
Naber dostum? — Daha iyi olamazdı
Buck
Anlamı: Amerikan doları (İngilizce dengi “quid”)
Örnekler:
Oh, it’s only the 20th today. I have like a few bucks left in my account.
Ah, bugün daha ayın 20’si. Hesabımda sadece birkaç dolar kaldı.
I’m thinking about having a garage sale to make a few quick bucks.
Kısa sürede birkaç dolar kazanmak için bir garaj satışı yapmayı düşünüyorum.
Zonked
Anlamı: çok yorgun
Örnekler:
Man, it’s a long day. I’m zonked.
Adamım, gün bitmek bilmedi. Çok yoruldum.
My husband works too much. He often comes home zonked.
Kocam çok çalışıyor. Sıklıkla eve çok yorgun geliyor.
Sweet
Anlamı: iyi ya da harika bir şeyi tanımlayan bir sıfat
Örnekler:
Here’s the bracelet you want. — Sweet! Thanks.
İşte istediğin bileklik. —Harika! Teşekkürler.
You should take it. It’s a sweet deal.
Kabul etmelisin. Bu iyi bir anlaşma.
Eğer anlamını bilmediğin bir sözcükle karşılaşırsan Urban Dictionary gibi argo kaynağı kullanarak bunun anlamını bulabilirsin.
2. Deyimler
Merriam-Webster sözlüğüne göre bir deyim, “ya gramer açısından ya da içerdiği elementlerin birlikte meydana getirdiği anlamdan türetilemeyen bir anlama gelmesi bakımından özgün bir ifadedir.”
Bazı deyimsel ifadeler dil öğrencilerine hiçbir anlam ifade etmese de anadili İngilizce olanlar bunları gündelik konuşmalarda sık sık kullanmaktan hiç çekinmez.
İşte günlük İngilizce diyaloglar içerisinde sıklıkla karşılaştığımız deyimlerin örnekleri:
Take a rain check (on something)
Anlamı: bir teklifin, başka bir zamana ertelemek amacıyla kibarca reddedilmesi
Örnekler:
Do you want to come over tonight for food? — I’ll have to take a rain check on that, but what’s about next week?
Bu akşam bana yemeğe gelmek ister misin? —Bunu daha sonraya ertelemek zorundayım, önümüzdeki haftaya ne dersin?
Dad, let’s go fishing this weekend. — Sorry son, I have another plan. Would you take a rain check?
Baba, hadi bu hafta sonu balık tutmaya gidelim. — Üzgünüm evlat, başka bir planım var. Başka zaman gitmeye ne dersin?
Get the cold shoulder
Anlamı: tanıdığın birisinin sana soğuk davranması
Örnekler:
What’s up with Lucy? I’ve been getting the cold shoulder from her for a week.
Lucy’nin nesi var? Bir haftadır bana soğuk davranıyor.
Don’t give me the cold shoulder. Talk to me.
Bana soğuk davranma. Konuş benimle.
Spill the beans
Anlamı: gizli bir bilgiyi ifşa etmek
Örnek:
Come on. Spill the beans. What’s the big secret?
Hadi ama. Ağzındaki baklayı çıkar. Bu büyük sır ne?
Go Dutch
Anlamı: herkesin yemek veya içeceklerden kendi payına düşeni ödemesi.
Örnek:
Let’s go Dutch on the food.
Hadi hesabı Alman usulü paylaşalım.
3. Öbek Fiiller
Bir öbek fiil, bir fiil ve tipik olarak bir zarf ya da edat gibi başka bir eleman barındıran deyimsel bir ifadedir. Öbek fiiller, aynı anlama gelen daha resmi benzerlerine kıyasla günlük İngilizce diyaloglar içerisinde daha sık kullanılır.
İşte bunların bazı örnekleri:
Find out
Anlamı: keşfetmek
Örnek:
I found out about her secret too late.
Onun sırrını çok geç keşfettim.
Got away
Anlamı: kaçmak
Örnek:
He left the door open, and one of the hamsters got away.
O, kapıyı açık bıraktı ve hamster’lardan biri kaçtı.
İşte bilmek isteyeceğin diğer öbek fiillerin bir listesi:
- run into (karşılaşmak, çarpışmak)
- set off (yolculuğa çıkmak, başlamak)
- break up (bir ilişkiyi bitirmek)
- check (somebody/something) out (bir şeye yakından bakmak)
4. Yardımcı sözcükler
Bir yardımcı sözcük, bir konuşmacının konuşma sırasında duraklamalarda kullandığı sözcük, ses ya da tümcedir. Bunlar “ah,” “uh,” “um” gibi görünürde bir anlamı olmayan sözcükler ya da “Let’s see” veya “Let me think” gibi tümceler olabilir.
Günlük bir konuşmanın gerisi getirilmemiş düşünceler ve rastgele fikirler anlamına gelmesi nedeniyle konuşmacılar sıklıkla düşünmek ve bir şeyi netleştirmek için yardımcı sözcükler kullanır.
İşte bunların bazı örnekleri:
Well
Anlamı: tipik olarak bu sözcük bir şey hakkında hala düşündüğünü gösterir ya da şüphe ifade eder
Örnek:
Well, you could be right about that, but I think there could be another way.
Eh, bu konuda haklı olabilirsin ama ben başka bir yol olabileceğini düşünüyorum.
Let me think
Anlamı: bu, bir karar hakkında düşünmek için biraz zamana ihtiyacın olduğu anlamına gelir
Örnek:
Tuesday? Let me think. I could do at 10 am, but I need to double check that.
Salı mı? Bir düşüneyim. Sabah 10 uygun olurdu ama bunu bir daha kontrol etmeliyim.
Actually
Anlamı:
Bu sözcük sıklıkla önceki bir ifadeye karşı çıkmak için kullanılır. Örnek:
He’s 89. Actually, I might have been wrong. He could be 91.
O 89 yaşında. Aslına bakarsan yanlış söylemiş olabilir. O 91 yaşında olabilir.
5. Kaynaşmalar
Anadili İngilizce olanlar bir şeyi vurgulamak istedikleri zamanlar dışında günlük konuşmalarda neredeyse her zaman kaynaşmalar kullanır, kaynaşma iki sözcüğün iç içe geçmesidir, böylelikle I am yerine I’m, we are yerine we’re vb. kullanılır.
Örnekler:
I’ve got two hours left. (“I have” yerine-İki saatim kaldı.)
He’ll call you. (“he will” yerine-Seni arayacak.)
6. Sözcük Bağlama ve Tümce Azaltma
İngilizce konuşanlar, daha hızlı konuşmak adına iki ya da üç sözcüğü bir araya getirir.
İşte bunların bazı örnekleri:
I’m gonna eat the cake. (going + to – Pastayı yiyeceğim.)
If you wanna go, let’s go. (want + to – Gitmek istiyorsan hadi gidelim.)
Lemme go! (let + me – Bırak da gideyim!)
Whassup? (what + is + up – Ne var ne yok?)
6. Cümle Düşüklüğü
Resmi söylemlere kıyasla günlük konuşmalarda gramer kurallarına o kadar sıkı bağlı kalınmaz. Anadilini konuşan kişiler farkına varabileceğin sıklıkta bazı İngilizce gramer kurallarını ihlal eder.
Doğru bir cümlede bir özne ve bir de fiil olması gerekir. Günlük konuşmalarda, cümle düşüklükleri ya da hem bir öznesi hem de bir fiili olmayan cümleler kabul edilebilir.
Takip eden örneklerde önce günlük konuşma örneğini sonra da aynı cümlenin resmi halini bulacaksın:
Do you eat meat? (Et yer misin?) — Not really (Pek sayılmaz). (“I don’t really eat meat” (Et yemiyorum) yerine.)
Fancy a beer? (Bir biraya ne dersin?) — Maybe in a bit. (Belki daha sonra) (“Maybe I’ll have one in a bit” (Belki daha sonra bir tane içerim) yerine.)
7. Bir Cümlenin Edat ile Sonlanması
Yaygın kullanılan kurala göre bir cümle bir edat ile, yani tipik olarak bir isim ya da zamirden önce kullanılan bir sözcükle (with, by, up, down, vb.) sonlanmamalıdır.
Bu da şunun gibi bir cümleye çok sık rastlamayacağın anlamına gelir: “The child cried when she was taken away from her new friend whom she was already bond with.”(Çocuk, şimdiden bir bağ kurmuş olduğu yeni arkadaşının yanından alındığı zaman ağladı.)
Bununla birlikte, anadili İngilizce olanlar günlük konuşmalarda bu kuralı pek ciddiye almıyorlarmış gibi görünür. Şunun gibi cümlelerle her zaman karşılaşırsın:
Where could I plug this in?
Bunu nereye takabilirim?
Which images should I look at?
Hnagi resme bakmalıyım?
Let me find a mat to put my plate on.
İzninle tabağımı üzerine koyacak bir altlık bulayım.
9. Çift Olumsuz Cümleler
Yazarken ya da resmi bir konuşma sırasında (bir iş toplantısı gibi) çift olumsuz cümleler, bir cümlede iki olumsuz bileşen kullanılması hoş görülmez. Bununla birlikte, günlük İngilizce konuşmalarda bunun kullanıldığını bazen duyabilirsin.
Şu örneklere bir göz at:
I don’t want no part in this.
Bununla hiçbir ilişkim olsun istemiyorum.
She didn’t have nothing to do with the broken glass.
Onun kırılan camla hiçbir ilgisi yoktu.
Günlük İngilizce diyaloglar, konuşmacıların seçtikleri sözcükler ve ifadeler ve cümlelerinin ögelerini nasıl bir araya getirdikleri bakımından farklılık gösterir.
Anadilini konuşuyormuş gibi doğal bir şekilde konuşmana yardımcı olacak günlük konuşmaların bileşenlerini öğren.