hayvanlarla-ilgili-ingilizce-cümleler

Hayvanlarla İlgili İngilizce Cümleler: 25 Harika Söz

Arkadaşın “you can’t teach an old dog new tricks” der.

Ve sen de “Nasıl yani? Köpekler de nereden çıktı. Ne demek istiyor?” diye düşünürsün.

İşte biraz önce hayvanlarla ilgili bir söz duydun. Ve bu çok sayıdaki deyimden sadece biri.

Hayvanlarla ilgili İngilizce cümleler bilgini hayvanlarla ilgili deyimler ile geliştir.

Arkadaşların bunları gelecekte kullandığı zaman aklın karışmaz ve kendini İngilizce ifade etmenin yeni ve eğlenceli bir yolunu bulursun.

İngilizce deyimler nedir?

Deyim bir tür mecazlı dil kullanımıdır. Mecazlı bir ifade, anlamı ile tümce içindeki sözcükler arasında hiçbir ilişki bulunmayan bir ifadedir. Bir görüş ya da hissi paylaşmak için yaratıcı tanımlar kullanırlar.

Deyimleri öğrenmek ve anlamak her zaman kolay değildir. Bunları öğrenmenin tek yolu onları dinlemek ve anlamının açıklanmasını istemektir.

Tıpkı anadili İngilizce olan bazı yetişkinler gibi deyimler çocukların da aklını sık sık karıştırır! Her zaman yeni deyimler öğreniriz ve yenilerini uydururuz, dolayısıyla da bir sözün anlamını anlamadıysan bunu sormaktan çekinme.

İngilizcede neden deyimler kullanılır?

Deyimler kullanarak neden işleri zorlaştırıyoruz? Elbette, konuşmanın eğlenceli bir yolu olduğu için!

Kendini yepyeni bir şekilde ifade etmenin bir yolunu bulursun. Her dil ve kültürün kendi deyimleri vardır. İngiltere’de yaygın olan deyimler, Amerikalılara Amerika’da yaygın olanlar da İngilizlere yabancı gelebilir. Türkçede de bazı deyimler kullanıyor olmalısın. Aklına gelen var mı?

Deyimleri ve Deyimleri Nasıl Kullanacağını Neden Öğrenmelisin

Deyimler ne zaman kullanılır?

Deyimleri istediğin zaman kullanabilirsin ama dikkatli olman gerekir. Deyimleri sadece ve sadece anlamı ve içinde kullandığın durum durumdan emin olduğun zaman kullan. Ayrıca, deyimler güçlü duyguları ifade edebildiği için seçtiğin deyimin söylemek istediğin şeyi yansıttığından emin ol.

Deyimleri seçerken kulağa doğal geleni nasıl bulacaksın

Konuşurken söylediklerinin kulağa doğal gelmesinin en iyi yolu deyimleri azar azar ve doğal bir şekilde kullanmaktır. Eğer aklına bir deyim geldiyse onu kullan. Bununla birlikte, deyimleri kullanmak için kendini zorlamana gerek yok. Kendine yeterli zamanı tanıdığında bunlar doğal bir şekilde gelecektir.

Yeni deyimler öğrenmenin en iyi yolu İngilizce makaleler ve kitaplar okumak ve gerek günlük konuşmalarda gerekse televizyon ya da radyo yayınlarında anadili İngilizce olan konuşmacıları dinle.

Hayvanlarla ilgili İngilizce cümleler bilgini geliştirmek için deyimleri kullan

Deyimler İngilizce sözcük bilgini geliştirmenin ve alıştırma yapmanın eğlenceli bir yoludur. Hayvan adlarını öğrenmeye başladığın zaman bu sözcüklerin bazılarının günlük hayatta kullanacağın İngilizceyle alakasız olduğunu düşünebilirsin.

Bazı hayvanlarla ilgili sözler öğrenerek İngilizce çalışmaya ayırdığın zamanı ilginç hale getir. Bu deyimlerin birçoğunun hayvanların kendileriyle anlam veya ilişki bakımından çok az bağlantılı olduğunu göreceksin. Deyimlerin genellikle birebir anlamlar taşımadığını unutma—bunların sadece mecazi anlamları vardır.

Hayvanlarla İlgili İngilizce Cümleler

1. At a snail’s pace

Anlamı: Çok yavaş hareket eden

funny finish of racing snails

Sümüklü böcek ve salyangozların ne kadar yavaş hareket ettiklerini bildiğimiz için bu deyimin ne demek istediğini görebiliyoruz. Bu deyim uzun senelerdir kullanılıyor. Hatta William Shakespeare’in “III. Richard “ adlı ve ilk defa 16. yüzyılda sahnelenmiş olan oyununda geçmektedir.

Örnek: Traffic is moving at a snail’s pace.
Trafik çok yavaş ilerliyor.

2. Busy as a bee

Anlamı: Son derece meşgul

english-animal-idioms

Bu deyim Chaucer’in “Canterbury Tales” (özellikle de “The Squire’s Tale”) adlı ve 1386 yılında yazılmış masallarından ilk defa kullanılmış. Bu masallarda kullanılan İngilizce eskimiş olsa da bu deyim günümüze kadar popülerliğini korumuş.

“Lo, suche sleightes and subtilitees
In wommen be, for ay as busy as bees.”

Yukarıda kullanılan dil modern İngilizceden oldukça farklı görünüyor ama hayvanla ilgili söz günümüzde yine aynı şekilde kullanılıyor. Günümüzde bu deyim birisinin gerçekten meşgul olduğunu ama çalışmaktan şikayet etmediğini anlatmak için kullanılıyor.

Örnek: My son is working on his science project. He’s been as busy as a bee all day.
Oğlum fen projesi üzerinde çalışıyor. Tüm gün arı gibi çalıştı.

3. Open a can of worms

Anlamı: Yeni problemlere sebep olmak

english-animal-idioms

Bu deyim genellikle bir problemi çözmeye veya bir soruyu yanıtlamaya çalıştığın ama sadece daha fazla problem veya soruya sebep olduğun bir durumu betimlemek için kullanılır.

Kimse bu deyimin kökenlerini bilmiyor ama bazıları bu deyimin balıkçıların konserve solucan satın aldıkları bir zamandan geldiğine inanıyor. Bu solucanları balık avladıkları yere götürürlerdi, ama bu konserveyi dökmeleri halinde kullanacakları yemleri geri toplama problemiyle karşı karşıya kalırlardı.

Bazıları ise “can of worms” deyiminin “Pandora’s box” sözünün modern bir kullanımı olduğunu düşünür. Pandora’nın kutusu eski bir efsaneden gelmektedir ve bu deyim de yeni bir dizi problem anlamına gelir.

Örnek: You’ve opened a real can of worms here.
Burada gerçekten işleri daha da karmaşık hale getirdin.

4. Wild goose chase

Anlamı: Yakalaması oldukça zor (ya da imkansız) bir şeyin peşinde koşmak

english-animal-idioms

Bir yaban kazının peşinden koştuğunu ve onu yakalamaya çalıştığını düşün. Kazlar hızlı, güçlü ve tuhaf yaratıklardır—onlardan birini yakalamak muhtemelen son derece zor olur ve aynı zamanda da çok aptalca görünür!

Birçok kişi “wild goose chase” deyimini yakalaması zor bir şeyi tanımlamak için kullansa da, peşinden koşan kişiyi birçok farklı yöne sürükleyen bir kovalamacayı tanımlamak için de bu deyim kullanılır.

Örnek: You’re taking me on a wild goose chase, will you just give me an exact address where I should go?
Beni boşuna etrafta koşuşturuyorsun, gitmem gereken tam adresi verecek misin?

5. The world is your oyster

Anlamı: Önünde birçok iyi fırsat olması

english-animal-idioms

Bir istiridye kabuğunu açmak kolay değildir. Dünyada fırsatlar bulmaya çalışmak bir istiridyeyi açmak gibidir, yani bu kolay değildir.

Bazen bir istiridyeyi açtığın zaman bir inci bulursun. “The world is your oyster” sözünü kullandığın zaman olumlu bir bakış açısıyla önünde fırsatlar olduğunu söylersin. Eğer elinde bir istiridye varsa, onun içinde tamamen sana ait olacak harika bir inci bulunuyor olabilir.

Örnek: You just graduated from a wonderful university, so the world is your oyster!
Muhteşem bir üniversiteden yeni mezun oldun, önünde dünyanın bütün fırsatları ayaklarının altında!

6. Watching like a hawk

Anlamı: Bir şeyi çok ama çok dikkatle izlemek

english-animal-idioms

Çocuklar sıklıkla bu deyimi ebeveynleri ya da bakıcılarından duyar, “I’m watching you like a hawk” (Gözüm üzerinde ona göre).

Genellikle bir kişinin ya da bir şeyin yaramazlık yapmadığı ya da bir hata yapmadığından emin olmak için kullanılır.

Örnek: The boss watches us like a hawk.
Patronun gözü üzerimizde.

7. Mad as a hornet (ABD)

Anlamı: Çok öfkeli ya da sinirli

english-animal-idioms

Eşekarısı (hornet) bir çeşit yabanarısıdır (wasp). Bu canlı sinirlendiği zaman büyük hasara, acıya neden olabilir ve genellikle de tehlikelidir. Birisi sinirden çılgına döndüğünü söylüyorsa burada yapmak istediği şey seni uyarmaktır. “Mad as a hornet” deyimi Amerika Birleşik Devletleri’nde popüler olsa da diğer İngilizce konuşulan ülkeler ve kültürlerde bunun benzer versiyonları kullanılır.

Tarımcılığın bir zamanlar büyük bir endüstri olduğu (bazı bölgelerde hala büyüktür) ABD’nin Güney bölgelerinde insanlar eskiden “mad as a wet hen” deyimini kullanır ve yumurtaları çalınmış bir anne tavuğun öfkesini ifade ederdi.

Example: Mom was as mad as a hornet when we broke the mirror.
Aynayı kırdığımız zaman annem sinirden küplere bindi.

8. Dog eat dog

Anlamı: Çok rekabetçi

english-animal-idioms

Bu deyimi kullandığın zaman rekabetin çok yoğun olduğunu ve insanların bir diğerinin önüne geçmek için birbirine zarar dahi verebildiğini anlatırsın. “Dog eat dog” tümcesi bir durum, bir okul, bir şirket veya bir sektörü tanımlamak için kullanılabilir.

Bu sözün kökenleri tam olarak bilinememektedir. Yıllar önce yazılmış İngilizce metinlerde kullanılan benzer ifadelerden türetilmiş olabilir. Örneğin, buna benzer bir söz “dog does not eat dog” şeklindeki 16. yüzyıldan Latince bir atasözünde kullanılmıştı.

Örneğin: It’s a dog eat dog world out there.
Karşımızda kurtlar sofrasına dönmüş bir dünya var.

9. Eagle eyes

Anlamı: Mükemmel görüş yeteneğine sahip olmak ya da hiçbir detayı atlamadan birisini yakından izlemek

english-animal-idioms

Hayvanlarla ilgili bu söz “watching like a hawk” deyimine benzer ama birisi “eagle eye” dediği zaman, birisini yanlış bir şey yaparken yakalamak anlamında kullanmazlar. Eğer birisi kartal gibi gözlere sahipse, bu o kişinin detaylara önem vermesi nedeniyle ondan hiçbir şeyin kaçmayacağı anlamına gelir.

Example: The teacher goes over the tests with an eagle eye.
Öğretmen büyük bir dikkatle testleri kontrol eder.

10. Get your ducks in a row

Anlamı: Bir şeyleri düzene koymak

english-animal-idioms

Yavru ördekler annelerinin peşinden yürüdükleri zaman genellikle sıraya girmiş bir şekilde (“in a row”) yürürler.

Eğer birisi sana “get your ducks in a row” diyorsa, söylemek istediği şey işleri düzene koymaktır ve genellikle bir proje ya da görev ile ilgili olarak bunu söyler.

Örnek: I’ll be reviewing things to make sure you have your ducks in a row.
İşleri düzene koyduğundan emin olmak için onları gözden geçireceğim.

11. Guinea pig

Anlamı: Kobay

english-animal-idioms

Birisi ya da bir şey “guinea pig” olarak kullanılıyorsa o kişi ya da şey kobay olarak kullanılıyordur. Bu hem mecazi hem de birebir anlama sahip olabilir. Bu sözün kökenleri, hayvanlar üzerinde yapılan testlere dayanmaktadır ve kobay fareler ev faresi ya da tarla faresine benzer küçük kemirgenlerdir.

Örnek: We’re conducting a study and we’re looking for volunteers to act as guinea pigs.
Bir araştırma gerçekleştiriyoruz ve kobay olacak gönüllüler arıyoruz.

12. Hold your horses

Anlamı: Yavaşla, dur

english-animal-idioms

Eski bir Western filmi izlerken kovboyun yavaşlamak ya da durmak için atının dizginlerini çektiğine dikkat ettin mi? İşte bu deyimi kullanırken gözünde canlandıracağın kare budur. Ayrıca, birisi “hold your horses” dediği zaman senden bir dakika beklemeni istiyordur.

Örnek: Hold your horses! There’s no need to rush.
Ağır ol! Aceleye gerek yok.

13. I’ll be a monkey’s uncle

Anlamı: Çok şaşırdım

english-animal-idioms

Bu deyim tek başına bir cümle olarak kullanılır. İnsanlar genellikle beklemedikleri bir şey olduğu zaman bu deyimi kullanırlar. Tasasız veya komik bir şekilde kullanılır. “You could have knocked me over with a feather” şeklindeki diğer bir söz de benzer bir anlam taşımaktadır.

Örnek: Well, I’ll be a monkey’s uncle. I never thought I’d pass that test.
Yok artık! O testi geçeceğim aklımdan bile geçmezdi.

14. Let sleeping dogs lie

Anlamı: Kendi haline bırak, rahatsız etme

english-animal-idioms

Kültürde yaygın olmaları nedeniyle köpeklerin birçok İngilizce deyimde geçtiğini göreceksin. Birisi sana “let sleeping dogs lie” dediği zaman, sana olayları kendi haline bırakmanı söylüyordur. Sıklıkla içinde bulunduğun durumu değiştiremeyeceğin açıktır, bu nedenle de bunu tıpkı uyuyan bir köpek gibi kendi haline bırakman gerekir.

Bu deyim aynı zamanda bir kişiye, onu ilgilendirmeyen bir şeye karışmamasını söylemek için de kullanılır.

Örnek: I’m not telling the boss about Mark’s problem, it’s best to let sleeping dogs lie.
Patrona Mark’ın probleminden bahsetmiyorum, en iyisi hiç karışmamak.

15. Pet peeve

Anlamı: Sinir bozucu bir durum, özellikle sinirlerine dokunan bir şey

english-animal-idioms

Bu genellikle büyük bir sorun değildir, sadece olmasaydı daha iyi olurdu diye düşündürür. Sıklıkla bir kişinin etrafındaki insanların alışkanlıklarını ifade eder.

Pet peeve kişiden kişiye değişir. Birisinin canını sıkan şey başka bir kişinin canını sıkmayabilir. İşte “pet peeve” de tam olarak bu anlama gelir, kişisel bir şikayet konusudur.

Örnek: I hate when people don’t put things back where they belong, it’s a pet peeve of mine.
İnsanların bir şeyi aldıktan sonra geri yerine koymamalarından nefret ediyorum bu benim için kişisel bir şikayet konusudur.

16. Pick of the litter

Anlamı: En iyi seçim ya da en sevdiğin seçenek

english-animal-idioms

Eğer “pick of the litter” sendeyse en iyi seçeneğe sahipsindir ya da bir grubun en iyisine sahip olabilirsin. Bu sözün kökenleri 1900’lü yılların başlarına dayanıyor. Köpekler ya da kediler doğurdukları zaman yavru köpeklere ya da kedilere “litter” denir. Birisine “pick of the litter” vermek ona en iyi yavru köpek ya da kediyi vermektir.

Bu sözün benzer kullanımları arasında “pick of the basket” ve “pick of the market” yer alır.

Örnek: All the boys want to take her on a date, she can have the pick of the litter.
Tüm çocuklar onunla çıkmak istiyor, O aralarından en iyisini seçebilir.

17. Puppy love

Anlamı: Çocukluk ya da ergenlik döneminde birisine karşı genellikle masum ve geçici olarak sevgi ya da ilgi beslemek.

english-animal-idioms

Diğer İngilizce konuşulan kültürlerde ise “calf love” gibi türevleri mevcuttur. Bunlar genellikle çocukların küçük hayvanlara beslediği sevgi ile karşılaştırılır.

Örnek: I had a crush on my next door neighbor, but that was just puppy love.
Komşuma aşık olmuştum, ama bu bir çocukluk aşkıydı.

18. Like shooting fish in a barrel

Anlamı: Yakalaması ya da aldatması çok kolay

english-animal-idioms

Bu aynı zamanda son derece kolay bir işi de ifade edebilir. Bu deyimin kökenleri 1900’lü yılların başlarına dayanıyor. Bir varil içerisindeki balığı vurmanın ne kadar kolay olacağını düşün. Buna hiç şüphe yok.

Örnek: I’m an expert in auto repair, fixing this is like shooting fish in a barrel.
Ben bir oto tamir uzmanıyım, bunu tamir etmek benim için çocuk oyuncağı.

19. A little bird (birdie) told me

Anlamı: Birisi gizlice bana söyledi

english-animal-idioms

Birisi “a little bird told me” dediği zaman bu, gizli bir şey öğrendikleri ama bunu söyleyen kişiyi ifşa etmeyeceklerini söylemenin tasasız bir yoludur. Bu komik veya mizahi bir sözdür. Bu sözün kökenleri, mesaj göndermek için kuşların kullanıldığı bir döneme dayanır. Bu kuş sana bir mesaj getirmiştir ama bunun kimden geldiğini bilmezsin.

Örnek: I heard you were accepted to Harvard, a little birdie told me!
Harvard’a kabul edildiğini duydum, bana kuşlar söyledi!

20. Bull in a china shop

Anlamı: Çok sakar bir kişi

english-animal-idioms

İngilizce konuşulan kültürlerde, “china” ya da “fine china” porselen vazolar ya da diğer hassas tabakları tanımlamak için kullanılır. Boğa ise büyük ve umursamaz bir hayvandır. Porselen ve boğa bir araya geldiğinde karşına bir felaket çıkar.

Örnek: He was like a bull in a china shop, he completely messed everything up.
O çok sakardı, her şeyi tamamen berbat etti.

21. Butterflies in one’s stomach

english-animal-idioms

“Butterflies in your stomach” dediğin zaman çok gergin olduğunu söylersin. Bazen gergin olduğun zaman yüreğin tıpkı bir kelebeğin kanatları gibi pır pır eder.

Örnek: I was so nervous before my speech, I had butterflies in my stomach.
Yapacağım konuşmadan önce o kadar gergindim ki yüreğim pır pır etti.

22. All bark and no bite

english-animal-idioms

İşte başka bir köpek deyimi. Her tür köpek havlar ve pek çoğu zararsızdır. Eğer birisi için “all bark and no bite” diyorsan, o kişinin tehditler savurduğunu ama bu tehditlerin boş olduğunu söylersin. Bu kişi göz korkutucu olabilir ama tamamen zararsızdır.

Örnek: My boss yells a lot, but he’s all bark and no bite.
Patronum sık sık [bize] bağırır ama bu sadece kuru gürültüdür.

23. Which came first, the chicken or the egg?

Anlamı: Bir sorunun doğru bir yanıtı olmayabileceğini gösteren bir soru

english-animal-idioms

Hayvanlarla ilgili bu soru felsefe tartışmalarına konu olmuştur. Eğer biri bu soruyu sana sorarsa, bir şey hakkında daha dikkatli düşünmeni istiyordur. Antik çağ filozofları evrenin nerede ve ne zaman başladığı sorusunu sormak için bu örneği kullanmıştır.

24. Wolf in sheep’s clothing

Anlamı: Kendisini nazik, zayıf ya da masum gösteren ama aslında tehlikeli bir şey ya da bir kişi

english-animal-idioms

Üzerine bir koyun kostümü giymiş bir kurt düşün. Nazik bir koyun gibi görünebilir, ama aslında oldukça tehlikelidir.

Bu deyim genellikle fabllarda karşımıza çıkar ama kökeninin İncil’e dayandığı düşünülmektedir. Birisi başka bir kişiyi tanımlamak için bu deyimi kullandığı zaman seni kendisini iyi gibi gösteren ama aslında iyi olmayan bir kişi hakkında uyarmaktadır.

Example: Don’t trust him, he’s a wolf in sheep’s clothing.
Ona güvenme, O kuzu postuna bürünmüş bir kurt.

25. You can’t teach an old dog new tricks

english-animal-idioms

Birisi “you can’t teach an old dog new tricks” dediği zaman söylemek istediği şey, birisinin kurulu düzenini bozmaya lüzum olmadığıdır. Ayrıca, birisine yeni bir şey öğretmenin oldukça zor ve neredeyse imkansız olduğunu söylemektedir. Bu söz, yaşlı köpekleri eğitmenin zorluğundan yola çıkarak türetilmiştir.

Example: My mom won’t learn how to use the computer. I guess you can’t teach an old dog new tricks.
Annem bilgisayar kullanmayı öğrenmek istemiyor. Sanırım eski köye yeni adet getiremezsin.

 

Hatvanlarla ilgili İngilizce cümleler, deyimler ve sözler ilk bakışta biraz kafa karıştırıcı olabilir, ama bunları öğrendikten sonra yeni ve eğlenceli bir şekilde konuşmaya başlayacaksın.

Deyimleri öğrenmek sana İngilizce kültürü ve tarihi hakkında daha fazlasını öğrenme fırsatı sunar. Ne de olsa pek çok deyim uzun bir süredir kullanılmaktadır.

Bunları öğrenmenin keyfini çıkar ve anadilini konuşanları artık çok daha iyi anladığını gör!

Enter your e-mail address to get your free PDF!

We hate SPAM and promise to keep your email address safe

Close