ingilizce-para

İngilizce Para Hakkında bir Bankacıdan Daha İyi Konuşmaya Nasıl Başlanır

Bazıları müziğin evrensel bir dil olduğunu söyler.

Bu doğru olabilir.

Ama evrensel olarak anlaşılan şey paranın dilidir.

Nereye gittiğin ve neden gittiğin fark etmeksizin para hakkında konuşman gerekir.

Uçak bileti satın almaktan taksi çağırmaya kadar insanların ne dediklerini anlaman gerekecektir.

Eğer onları anlamazsan, tek bir hata yüzünden cüzdanını boşaltman gerekebilir.

Bu yazı sayesinde İngilizce para ile ilgili konuşabilmek için neredeyse her şeyi öğreneceksin.

İngilizcede Para Hakkında Konuşmanın Doğru Yolu

Yeni sözcükler ve esprili İngilizce deyimler öğrenmek para hakkında konuşmak açısından önemlidir.

Bu aynı zamanda basit bir İngilizce sohbette ne söylememen gerektiğini bilmek için de esastır. Para insanlar için oldukça hassas bir konu olabilir. Örneğin, bir kişiye ne kadar maaş aldığını sormak, özellikle de o kişiyle yeni tanıştıysan İngilizce konuşulan topluluklarda son derece kaba bir davranış olarak görülür.

Başkalarının önünde birisinin maddi sıkıntı içinde olduğunu söylemek ise o kişiyi kötü göstermeye çalışmak gibi algılanabilir. Ama başkalarıyla kendi maddi sıkıntılarını paylaşırsan, bu genellikle onlara güvendiğini gösterir ve ilişkinizi daha da güçlendirebilir.

Para hakkında konuşmaların gerçek hayattan örnekleri için bu videolara bir göz at:

  • A YouTuber nasıl gelir elde ettiği hakkında konuşuyor. Hayranları bu konuyla en başından beri ilgili olsalar da bu videoyu çekmek konusunda çekinceleri olduğundan nasıl bahsettiğine dikkat et.

İngilizce Para Hakkında Nasıl Konuşulur: Sözcük Bilgisi, İfadeler ve Deyimler

İngilizce Para ile İlgili Sözcük Bilgini Geliştirmek için 15 İfade

1. Cash (Nakit)

Anlamı: Nakit, banknot ya da bozuk para halindeki her türlü paradır. Eğer bir şey satın almak için fiziksel olarak dışarı çıkıyorsan birisine ödeme yapmanın en kolay yoludur.

Örnek:

Your total is $14.99. Will you be paying with cash or credit card?
Toplamda 14.99$ yapıyor. Nakit mi ödeyeceksiniz yoksa kredi kartıyla mı?

2. Income (Gelir)

Anlamı: Bir kişinin bir ayda ya da bir senede kazandığı para miktarı. Bir kişi çalışarak, kira ücreti toplayarak ya da diğer şirketlere yatırım yaparak (yani yatırımcı (investor) olarak) gelir elde edebilir.

Örnek:

Earning a good income in this economy is a really hard task.
Bu ekonomik şartlarda iyi bir gelire sahip olmak gerçekten zor bir iş.

3. Thrifty (Tutumlu)

Anlamı: Tutumlu olmak parayı israf etmeden dikkatle kullanmak anlamına gelir. Bu sözcük, söylenme şekli ve söyleyen kişinin amacına göre olumlu ya da olumsuz anlamlar alabilir.

Örnek:

My dad always taught me to be thrifty with money. This has helped me through some really tough times.
Babam bana her zaman para konusunda tutumlu olmayı öğretmiştir. Bu da bana bazı gerçekten zor zamanlarda yardımcı oldu.

4. Haggle (Pazarlık)

Anlamı: Bu sözcük “negotiate” sözcüğüyle benzer bir anlam taşımaktadır ama genellikle gayriresmi konuşmalarda tercih edilir. Birisiyle pazarlık yapmak, bir objenin fiyatı hakkında ısrarlı bir şekilde tartışmak anlamına gelir.

Örnek:

Miss Thurstone always haggles with the baker to save five cents on every purchase.
Bayan Thurstone her alışverişinden beş sent tasarruf etmek için her zaman fırıncıyla pazarlık yapar.

5. Discount (İndirim)

Anlamı: Bir mağaza ya da işletme sınırlı bir süreyle fiyatlarını düşürürse buna indirim adı verilir. Eğer ABD’de yaşıyorsan bu kavran özellikle Şükran Günü öncesinde gerçekleşen ve pek çok mağazada yılın en büyük indirimlerinin olduğu “Kara Cuma” (“Black Friday”) için önemlidir. (Çok sayıda Amerikalının Noel hediyesi aldığı bir gün.)

Örnek:

I always buy mobile phones when there is a discount. Otherwise it is just too expensive to own a good smartphone nowadays.
Bir indirim olduğu her zaman mobil telefon alırım. Aksi halde bu günlerde iyi bir akıllı telefon sahibi olmak oldukça pahalı.

Alışveriş ile ilgili sözcük bilgisi için bu yazıyı oku.

6. Budget (Bütçe)

Anlamı: Bir şeye harcamak için sahip olduğun para miktarına bütçe adı verilir. Bu aynı zamanda aylık ya da haftalık bütçe ifadelerinde olduğu gibi belirli bir süre içinde paranı nasıl veya neye harcayacağını belirlediğin bir planı da ifade edebilir.

Örnek:

I always go over my budget when I shop for clothes. That’s why I always take my parents with me, so they can stop me from spending too much.
Ne zaman kıyafet alışverişine çıksam bütçemi aşıyorum. İşte bu nedenle çok fazla harcamamı önlemeleri için ailemi de yanıma alıyorum.

7. Deal (Anlaşma)

Anlamı: Bir anlaşma iki ya da daha fazla işletme arasında yapılan bir sözleşme ya da düzenlemeyi ifade edebilir. Bir fiil olarak kullanıldığı zaman ise bir şey satmak ya da birisiyle çalışmak anlamlarına gelebilir.

Örnek:

Apple had a deal with Samsung where they agreed to manufacture smartphones together.
Apple, birlikte akıllı telefon üretmek için Samsung ile anlaştıkları bir anlaşma yaptı.

8. Credit (Kredi)

Anlamı: Eğer gelecekte ödeme yapma taahhüdüyle bir şey satın alıyor ya da bir hizmeti kullanıyorsan buna “kredi” adı verilir. İşte “kredi kartları” (credit cards) da adlarını buradan alır ve dünyanın neredeyse her yerinde gerçekleştirilen bir süreçtir.

Örnek:

I prefer not to buy anything on credit since I hate the idea. But my son uses my credit card all the time.
Bunu yapma fikrinden nefret ettiğim için kredi ile bir şey satın almamayı tercih ediyorum. Ama oğlum sürekli kredi kartımı kullanıyor.

9. Debt (Borç)

Anlamı: Birisine para borcun olduğu zaman borçlu olduğun söylenir. Hem bireyler hem de şirketler borçlu olabilirler ve bu sözcük bir bankadan ya da firmadan kredi almak gibi daha resmi durumlarda kullanılır.

Örnek:

If our company does not stop going over budget every year, then our debt will force us to close down the business.
Eğer şirketimiz her sene bütçesini aşmayı bırakmazsa borcumuz nedeniyle şirketi kapatmak zorunda kalacağız.

10. Business Negotiation (İş Müzakeresi)

Anlamı: Eğer tartışmaya dahil olan herkesin aynı fikirde olması için resmi bir tartışma yapıyorsan buna müzakere (negotiation) denir. İnsanlar genellikle birbirlerinden bir şey istedikleri zaman bunu müzakere eder ama bazı istekler diğerleri açısından kabul edilebilir olmayabilir.

Bu gibi tartışmalar işletmeler arasında yapıldığı zaman bunlara “iş müzakereleri” adı verilir. (Ticari yazışmalarda yaygın kullanılan fiillerin eksiksiz bir listesi için bu yazıya bir göz at.)

Örnek:

I always take John with me to every big business negotiation. He can make anyone trust him with his conversation skills.
Tüm önemli iş müzakerelerine yanımda John’u da götürüyorum. İletişim becerileri ile herkesin kendisine güvenmesini sağlayabiliyor.

Ticari İngilizce yazışmalarda yaygın kullanılan fiillerin eksiksiz bir listesi için bu yazıya bir göz at.

11. Profit/loss (Kâr/zarar)

Anlamı: Kâr, bir kişi ya da işletmenin bir şeyi satın almadıkları ya da ürettiklerinden daha yüksek bir parayla satmaları halinde meydana gelir. Zarar ise bir kişinin bir ürün ya da hizmeti üretmek ya da satın almak için bu ürün ya da hizmeti sattıktan sonra aldıkları paradan daha fazlasını ödedikleri zaman meydana gelir.

Örnek:

It takes a while for a new business to see a profit. Typically, it will take a loss during the first year or so.
Yeni bir şirketin kâr etmeye başlaması zaman alır. Tipik olarak ilk sene ya da birkaç sene boyunca zarar edecektir.

12. Market (Pazar)

Anlamı: Bir piyasa, bir alışveriş yeri ya da bir borsa olması fark etmeksizin bir şeyler alıp satabileceğin yerdir. Bu aynı zamanda bir fiil olarak kullanılabilir. Bir şeyi pazarlamak (“to market”) bir ürün ya da markayı tanıtmak anlamına gelir.

Örnek:

I prefer our neighborhood market over the mall. There are so many unique things you can find there!
Mahalle pazarımızı alışveriş merkezine tercih ederim. Orada bulabileceğin çok sayıda eşsiz şey var!

13. Industry (Sanayi)

Anlamı: Bir ürün ya da hizmeti üretmek için kullanılan süreçler, insanlar, araçlar, fabrikalar ve diğer şeyler. Örneğin, otomotiv sanayi araba üretimi gerçekleştirmektedir.

Örnek:

I think the paper industry will shut down after some years. All the people I know use computers for reading documents.
Sanırım kağıt sanayi bir süre sonra kapanacak. Tanıdığım herkes belge okumak için bilgisayar kullanıyor.

14. Recession (Durgunluk)

Anlamı: Genel anlamda durgunluk bir şeyden ya da bir yerden geri çekilme hareketini tanımlar. Söz konusu para olduğu zaman ise (ekonomik) durgunluk, insanların işlerini kaybettikleri ve satın alım gücü ile birlikte ekonomik faaliyet hacminin düştüğü bir dönemdir. Yaşadığımız son büyük durgunluk 2008 senesinde gerçekleşti ve dünyanın büyük bölümünü etkiledi.

Örnek:

I could not find a job for a whole year after the recession of 2008. I even had to sell my car to pay my rent.
2008 durgunluğu sonrasında bütün bir yıl boyunca iş bulamadım. Kiramı ödemek için arabamı dahi satmak zorunda kalmıştım.

15. Currency (Para Birimi)

Anlamı: Günümüz dünyasında bu terimi farklı ülkelerin resmi para birimlerini ifade etmek için kullanırız. Dolar, sterlin, rupi, yen, ruble, vb. para birimlerinin örnekleridir.

Örnek:

The US dollar is an international currency because it can be used in almost every country of the world.
Neredeyse dünyanın her ülkesinde kullanabileceğin için ABD doları uluslararası bir para birimidir.

İngilizce Para Hakkında Konuşmak için Kullanabileceğin Yaygın Kullanılan 6 Deyim

1. Money doesn’t grow on trees (Para kolay kazanılmaz)

Anlamı: Bu deyim, birisi düşünmeden harcama yaptığı zaman o kişiyle dalga geçmek için kullanılır. Paranın zor kazanıldığı ve bir ağaçtaki yaprakların aksine ücretsiz olmadığı anlamına gelir.

Örnek:

He asked me if I could buy him a laptop and I just told him that I could not afford it. Money doesn’t grow on trees!
Ona bir dizüstü bilgisayar alıp alamayacağımı sordu ve ona buna paramın yetmeyeceğini söyledim. Para kolay kazanılmıyor!

2. Squirrel away money (Para biriktirmek)

Anlamı: Sincaplar kış için gizli yerlere büyük miktarda yiyecek saklama alışkanlıklarıyla tanınır. Birisi bunun aynısını para ile yaptığı zaman bu deyimi kullanırız. Genellikle kişi kriz anında kullanabileceği önemli miktarda paraya sahip olmak için bunu yapar.

Örnek:

Luckily, I had squirreled away around ten thousand dollars that helped me a lot during the recession.
Neyse ki on bin dolar civarında bir para biriktirmiştim, bu da ekonomik durgunluk sırasında bana çok yardımcı oldu.

3. Break the bank (Bütün parayı harcamak)

Anlamı: ”To break the bank” fiili, bir şey satın almak için tüm paranı kullanmayı ifade eder. Bu deyim aynı zamanda bir şeyin çok pahalı olduğunu ve buna paranın yetmeyeceğini söylemek istediğin zaman da kullanılır.

Örnek:

There is no way I can go on vacation to Miami. I will need to break the bank just to buy the plane tickets.
Miami’ye tatile gitmemin imkanı yok. Sadece uçak biletlerini almak için bile bütün paramı harcamam gerekir.

4. Bread and butter (ekmek teknesi)

Anlamı: Ekmek ve tereyağı, çoğu İngilizce konuşan kişi için başlıca besin kaynağı olarak düşünülür. Söz konusu para olduğunda ise genellikle temel gelirini elde etmek ve kendini ve aileni doyurmak için yaptığın işi ifade eder.

Örnek:

Although I like writing novels, being a banker is my bread and butter.
Roman yazmayı sevsem de bir bankacı olmak benim ekmek teknemdir.

5. To be flat broke (Beş parasız olmak)

Anlamı: Çulsuz (“broke”) ya da beş parasız (“flat broke”) olmak hiç parası olmamak anlamına gelir. İyi yemekler ya da otobüs bileti gibi temel şeyleri dahi almakta zorlandığını anlatmak için gayriresmi bir dille kullanılır.

Örnek:

With this salary, I am always flat broke by the end of the month. I think I need to find another job.
Bu maaşla ay sonunda her zaman beş parasız geziyorum. Sanırım başka bir iş bulmalıyım.

6. Give a ball park figure (Takribi bir rakam vermek)

Anlamı: Para ile ilgili hesaplamalar için kabaca bir tahminde bulunduğun zaman bu deyimi kullan.

Örnek:

Although I will have to check how much this house will cost you exactly, I can give a ball park figure of around ten thousand per month.
Bu evin sana maliyetinin ne olacağını tam olarak söyleyebilmek için bunu kontrol etmem gerekecek olsa da verebileceğim tahmini rakam ayda on bin civarında olur.

 

İşte İngilizce para ile ilgili konuşmaya başlaman için bilmen gerekenlerin hepsi bu. Bu sözcükler ve deyimleri uygun gördüğün yerde kullanmaya çalış.

Ve hiçbir zaman hata yapmaktan korkma! Anadili İngilizce olan ve para hakkında heyecanlı kişilerle sadece konuşarak dahi birçok şey öğreneceksin.


Dhritiman Ray bilim kurgu, şiir ve kurgusal olmayan düz yazı yazarıdır. Eğitim, psikoloji ve yaşam tarzı gibi konular üzerine uzmanlaşmıştır. Daha fazlasını öğrenmek için buraya tıklayın.

Enter your e-mail address to get your free PDF!

We hate SPAM and promise to keep your email address safe

Close