
Unutulmaz İngilizce Dizi ve Film Replikleri: Arkadaşlarını Güldürecek 10 Meşhur Replik
Filmleri ve televizyon izlemeyi seviyorsun, değil mi?
Öyleyse, sana harika haberlerim var!
Dizi ve film izlemek her zaman zaman kaybı değildir. Hele ki unutulmaz filmleri ve dizileri izleyip repliklerini ezberleyenlerdensen, İngilizce film ve dizi izlemenin büyük faydasını göreceksin.
Belki zaten İngilizcenin popüler kültürde nasıl kullanıldığını biliyor ve harika filmler izleyerek İngilizceni geliştiriyorsundur.
İnsanları güldürmek istediğinde, İngilizce dizi ve film replikleriyle izlediğin filmlere gönderme yaparak amacına ulaşabilirsin!
Doğrudan popüler bir filmden, diziden ya da programdan alıntı yaparak espri yapmaya gönderme yollu mizah (İngilizcede “referantial humor”) denir.
Hemen hemen herkesin bildiği bir şey üzerine konuşmak ya da herkesin tanıdığı birinden alıntı yapmaktır.
“Family Guy” veya “Saturday Night Live” gibi programlar bu tür mizahı oldukça fazla kullanır. Meşhur birinin sözlerinden ya da bir filmin repliklerinden alıntı yaparlar, bazen de bu alıntıların bir ya da birkaç kelimesini değiştirirler.
İngilizce konuşulan ülkelerde bu gayet yaygın bir mizah türüdür—insanlar her gün göndermeler yaparlar, bazen farkında bile olmadan!
Bu yazıda bu ünlü İngilizce repliklerden ve göndermelerden birkaçının anlamını ve onları nasıl kullanabileceğini öğreneceksin. Hazır mısın? Haydi, başlayalım!
Download: This blog post is available as a convenient and portable PDF that you can take anywhere. Click here to get a copy. (Download)
Arkadaşlarını Güldürecek 10 Meşhur İngilizce Replik
1. “Why so serious?” – Batman: The Dark Knight
“Neden bu kadar ciddisin? /Bu ne ciddiyet?” – Batman: Kara Şövalye
Muhtemelen bunu daha önce duymuşsundur. Yeni “Batman” filmlerindeki Joker karakteri bu sözü sık sık kullanıyor.
2008 yılında “Kara Şövalye” filmi çıktıktan sonra bu replik en popüler repliklerden biri haline geldi. Özellikle de Joker’in kalın, korkutucu sesini taklit etmeye çalışmak çok eğlenceli.
Sözün anlamı gayet açık ve net, bu sözü birine neden o kadar ciddi olduğunu sormak için kullanabilirsin. Bu söz genellikle herkes eğlenirken asık suratla oturan ya da kahkahalara katılmayan kişilere söylenir.
En iyisi, bu sözü Batman’i seven arkadaşlarının yanındayken kullan!
Örnek:
A: “I can’t believe you guys think this show is funny… it’s so stupid.”
“Bu programın komik olduğunu düşünmenize inanamıyorum… Çok aptalca bir program.”
B: “Aw, come on Tom, it’s hilarious! Why so serious?”
“Yapma, Tom, program çok komik! Bu ne ciddiyet?”
2. “How you doin’?” – Friends
“N’aber?” – Friends
Bu söz, 90’lardan 2000’lerin başlarına kadar yayınlanan meşhur TV programı “Friends”de defalarca kullanıldı. Dizinin birkaç ana karakterinden biri olan Joey bir oyuncu ve kendisi tam bir çapkın.
Joey çok fazla flört ediyor ve flört ederken kullandığı meşhur sözü de aslında “N’aber? / “Nasılsın?” anlamlarına gelen “How you doin’?”
Buradaki repliklerin çoğunda olduğu gibi, bunda da oyuncunun sesini taklit etmeye çalış. Bu repliği arkadaşım güzel ya da yakışıklı göründüğünde şaka olarak kullan ve bunu yaparken arkadaşınla flört ediyormuş gibi görün.
Örnek:
A: “Do you like my new dress?”
“Yeni elbisemi beğendin mi?”
B: “Yeah…how you doin’?”
“Evet… N’aber?”
3. “I’ll be back” – Terminator
“Geri döneceğim” – Terminatör
80’lerin bu klasik filminde Arnold Schwarzenegger, “I’ll be back” (“Geri döneceğim”) repliğini on yıllar boyunca meşhur etti.
Bu replik serinin farklı filmlerinde kullanıldığı gibi, günümüzde de yüzlerce filmde kullanıldı. Ne zaman biri bir yerden ayrılırken geri geleceğini söylemek istese, komiklik olsun diye aktörün sesini taklit ederek dramatik bir şekilde bu repliği söyler.
Örnek:
A: “Can you go to the store and buy some chips?”
“Markete gidip biraz cips alır mısın?”
B: “Sure…I’ll be back!”
“Tabii ki… Geri döneceğim!”
4. “Say hello to my li’l friend!” – Scarface
“Küçük arkadaşıma merhaba de!” – Yaralı Yüz
Bu repliğin tamamı, “You wanna play rough? Okay. Say hello to my li’l friend!” yani, “Sert oynamak mı istiyorsun? Tamam. Küçük arkadaşıma merhaba de!”
“Yaralı Yüz” filminde Al Pacino ana karakteri canlandırıyor ve bu repliği füze atarını (oldukça büyük bir silah) çıkartıp insanları onunla vurmadan hemen önce söylüyor.
Bu alıntı öyle çok şey için kullanılıyor ki! Sen de gizlediğin herhangi bir şeyi birine göstermeden önce bu sözü söyleyebilirsin. Silah, yavru köpek, oyuncak asker vb. (Bazen cinsel bir gönderme olarak da kullanılır, aman dikkat!)
Örnek:
A: “Is that a Chihuahua?”
“O bir Şivava (bir köpek türü) mı?”
B: “Say hello to my li’l friend!”
“Küçük arkadaşıma merhaba de!”
A: “…hello.”
“…Merhaba.”
5. “Life is like a box of chocolates” – Forrest Gump
“Hayat bir kutu çikolata gibidir” – Forrest Gump
Sinema tarihinin unutulmaz filmlerinden olan bu klasik filmin başrolünde Tom Hanks var ve bu filmin pek çok repliğiyle gönderme yapılıyor. Bizim verdiğim replikle birlikte “Run, Forrest, run!” (“Koş, Forrest, Koş!”) repliği en popüler olanlar.
Bizim alıntımız,”Hayat bir kutu çikolata gibidir,” şu şekilde devam ediyor: “You never know what you’re gonna get.” (“Payına ne düşeceğini asla bilemezsin.”) Bu film yapıldığı dönemde, dükkanlarda satılan çikolata paketlerinin üzerinde içinde neli çikolata olduğu yazmıyordu, yani yiyene kadar insanlar çikolatanın neli olduğunu bilemiyordu. Bu alıntının anlamı, hayatın öngörülemez olduğu, yani başımıza ne geleceğini bilemememiz -filmin teması da zaten bu.
İnsanlar bu sözü çikolata yerken kullanabiliyor, daha zeki görünmek için repliği değiştirerek söyleyebiliyor, ya da olması gerektiği şekilde, beklenmedik bir şey olduğunda bu sözü söyleyebiliyor.
Örnek:
A: “Life is like a box of chocolates.”
“Hayat bir kutu çikolata gibidir”
B: “You say that every time I buy you these…”
“Sana ne zaman bunlardan alsam, böyle söylüyorsun…”
6. “We’re not in Kansas anymore” – The Wizard of Oz
“Artık Kansas’ta değiliz” – Oz Büyücüsü
Judy Garland’ın oynadığı orijinal Oz Büyücüsü filminde, Dorothy bunu köpeğiyle birlikte bir hortum tarafından Amerika’daki Kansas’tan Oz Diyarı’na götürüldüklerinde köpeğine söylüyor.
Alıntının tamamı şöyle: “Toto, I’ve a feeling we’re not in Kansas anymore.” (“Toto, içimde artık Kansas’ta olmadığımıza dair bir his var.”)
Bu sözü insanlar tuhaf ya da beklenmedik buldukları yeni bir yere gittiklerinde söylerler. Örneğin, eğer arkadaşınla birlikte bir bara gidersen ve gittiğiniz bardaki herkes çılgın kostümler giymiş olursa bu sözü söyleyebilirsin.
Örnek:
A: “This club looks like a vampire house…”
“Bu bar bir vampir evine benziyor…”
B: “I have a feeling we’re not in Kansas anymore…”
“İçimde artık Kansas’ta olmadığımıza dair bir his var.”
7. “The name’s Bond. James Bond” – The James Bond Series
“Adım Bond. James Bond” – James Bond serisi
Uzun yıllar boyunca çıkan pek çok James Bond filminin hemen hepsinde bu replik kullanılmıştır.
Karakter kendini insanlara tanıtırken adını bu şekilde söyler. Sesi genellikle dramatik, tehlikeli ya da sosyetiktir.
Bu sözü kullanmanın iki yolu var. İlki, orijinal alıntıyı smokin ya da oldukça şık bir takım elbise giydiğinde söylemek. Diğeri ise aynı şekilde Bond yerine başka bir ismi söylemek.
Kendini havalı ve karizmatik hissettiğinde, havalı göründüğünde ya da öyle görünmek istediğinde bu sözü söyleyebilirsin.
Örnek:
A: “Wow! Why are you wearing such a nice suit?”
“Vay canına! Neden bu kadar şık bir takım giydin?”
B: “The name’s Bond. James Bond.”
“Adım Bond. James Bond.”
8. “You Can’t Handle the Truth!” – A Few Good Men
“Gerçekle Başa Çıkamazsın!” – Birkaç İyi Adam
Bu filmin başrolünde Tom Cruise, iki deniz piyadesini savunan bir avukatı oynuyor. Bu dramatik alıntı, Tom Cruise’un mahkeme salonunda Jack Nicholson’ı sorguladığı sahnede geçiyor.
Tom Cruise “I want the truth!” (“Gerçeği istiyorum!”) diye bağırdığında, Jack Nicholson da öfkeyle ona, “You can’t handle the truth!” (“Gerçekle Başa Çıkamazsın!”) diye bağırıyor.
Filmde, savaşın ve ölümün çirkinliğinden ve avukatın zihninin derinliklerinde bildiği gerçekle baş edememesinden bahsediliyor.
Gönderme olarak bu replik, bir soruya cevap vermek istemediğin bir durumda söylenebilir.
Genellikle biri sana bir soru sorduğunda ya da senden dürüst olmanı istediğinde, sen de espri olsun diye normal bir durumu çok ciddiymiş gibi göstermek istediğinde bu sözü söyleyebilirsin.
Örnek:
A: “Did you eat the last cookie? Tell me the truth.”
“Son kurabiyeyi sen mi yedin? Bana doğruyu söyle.”
B: “You can’t handle the truth!”
“Gerçekle Başa Çıkamazsın!”
9. “No soup for you!” – Seinfeld
“Sana çorba yok!” – Seinfeld
Uzun süre yayınlanan “Seinfeld” dizisinde, dizinin hayranlarının The Soup Nazi, yani Çorba Nazisi dedikleri bir karakter var.
Dizinin ana karakterlerinden biri onu kızdırıyor ve yalnızca çorba satan bir lokantada çalışan Çorba Nazisi ona çorba satmayı reddediyor. “No soup for you!” (“Sana çorba yok!”) deyip verdiği çorbayı geri alıyor.
Bu gönderme genellikle biri senden bir şey istediğinde ve sen o şeyi vermek istemediğinde, ya da vermek istemiyormuş gibi görünmek istediğinde kullanılır. Bu ister çorba olsun, ister herhangi başka bir şey.
Örnek:
A: “Hey, can I have a sandwich and some tomato soup?”
“Hey, bir sandviç ve biraz domates çorbası alabilir miyim?”
B: “No soup for you!”
“Sana çorba yok!”
10. “My precious” – The Lord of the Rings
“Kıymetlim” – Yüzüklerin Efendisi
“Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinden alınan bu replik, diğerlerine göre biraz daha yeni bir gönderme.
Bu sözü pek çok karakter söylüyor, ama en meşhuru Frodo’nun peşinden altın yüzüğünü ondan geri çalmak için giden Gollum/Smeagol’un söyleyişi.
Gollum, yüzüğe “my precious,” yani “kıymetlim” diyor çünkü o yüzük onun için çok önemli ve ona sahip olması gerek. Repliğin tamamı, “It’s mine, my own, my precious,” şeklinde, yani “O benim, kendimin, kıymetlim benim.”
Eğer sevdiğin bir şeyi koruyorsan, bunu şaka yollu söyleyebilirsin. Bu bir yemek, bir kişi ya da bir oyuncak olabilir. Aynı, “No soup for you!” (“Sana çorba yok!”) repliğinde olduğu gibi, bu göndermeyi de başkasına vermek istemediğin bir şey için kullanabilirsin. Bu söz de Gollum’unki gibi ürkünç ve tuhaf bir sesle söylenince eğlenceli oluyor.
Örnek:
A: “Is that a new watch? Can I see it?”
“Saatin yeni mi? Bakabilir miyim?”
B: “No! Don’t touch, it’s my precious…”
“Hayır! Dokunma, o benim kıymetlim…”
Başka Gönderme Türleri
Doğrudan replikleri alıntılamak yerine, TV dizilerine, programlarına, filmlere, karakterlere, bölümlere, yazarlara, yönetmenlere ve mekanlara da gönderme yapabilirsin. Eğer bir şey sana bir filmde ya da dizide gördüğün bir şeyi hatırlatıyorsa, arkadaşların neden bahsettiğini bildiği sürece gönderme yapabilirsin.
Birkaç örnek verelim:
- Örneğin, “Seinfeld” dizisindeki Elaine berbat dans ettiği için, birine “You dance like Elaine.” (“Elaine gibi dans ediyorsun”) diyebilirsin.
- Eğer bir mekan “Harry Potter” film serisindeki okul gibi büyülü görünüyorsa, “What is this place, Hogwarts?” (Burası da neresi, yoksa Hogwarts mı?) diyebilirsin.
- “Transformers” filminin yönetmeni olan Michael Bay’in filmlerinde çok fazla patlama olduğundan, büyük bir yangın ya da patlama olduğunda “Looks like Michael Bay was here,” (Görünüşe göre Michael Bay buradaymış.”) diyebilirsin.
- “Lost” dizisi kafa karıştırıcı olmasıyla meşhur olduğundan, eğer anlam veremediğin bir şey görür ya da duyarsan, “This is like an episode of ‘Lost’ or something,” (Bu ‘Lost’un bir bölümü gibi bir şeydi.”) diyebilirsin.
Artık İngilizcede espri yapmak adına çoğu filme ve diziye gönderme yapılabileceğini biliyorsun.
Üstelik buradaki örnekler çok bilinenlerin yalnızca birkaçı! Unutulmaz filmlere ve dizilere yapabileceğin daha pek gönderme var. Bu İngilizce göndermeleri anlamanın en iyi yolu bu filmleri ve dizileri izleyip en sevdiğin İngilizce replikleri uygun durumlarda başkalarına söylemek.
Unutma, İngilizce film ve dizi repliklerine gönderme yaparken eğlenmek için en önemli şey, alıntı yaptığın karaktermiş gibi konuşup onu taklit etmek. Böylece sen de unutulmaz esprilere imza atabilirsin!
Christine McGahhey şu anda Güney Kore’de yaşayan ve yıllarını öğrencilere ve yetişkinlere gönüllü olarak İngilizce öğretmeye adamış Amerikalı bir yazar.
Unutmadan, Bir Şey Daha…
Eğer filmlerle İngilizce öğrenmekten hoşlanıyorsan, FluentU uygulamasına da bir göz atmalısın. İnternet sitesinde olduğu gibi, FluentU uygulaması da İngilizceyi popüler talk-showlar, akılda kalıcı müzik videoları ve komik reklamlar aracılığıyla öğrenmeni sağlar, aynı burada görebileceğin gibi:
FluentU, İngilizce videoları izlemeyi inanılmaz derecede kolaylaştırıyor. Videoların interaktif altyazıları var. Bu sayede, kelimelerin tanımlarını, kelimeyi anlatan bir görseli ve faydalı örnekleri görmek için kelimelerin üzerine tıklaman yetiyor.
Örneğin, “brought” kelimesinin üzerine tıkladığında, şunu görürsün:
Videolardaki bütün kelimeleri kısa sınavlar yoluyla da öğrenebilirsin. Öğrenmekte olduğun kelimelerle ilgili daha fazla örnek görmek için ekranı sola ya da sağa kaydır.
Faydalı soruları ve birden fazla örneğiyle FluentU hızlı bir şekilde öğrenmene yardımcı olur. Daha fazlasını öğrenmek için tıkla.
İşin en iyi kısmı ne, biliyor musun? FluentU öğrenmekte olduğun kelimelerin hepsini hatırlar. Öğrendiğin kelimeleri baz alarak sana yeni örnekler ve videolar önerir. Bu sayede tamamen kişiselleştirilmiş bir deneyim yaşarsın.
FluentU’yu internet sitesi üzerinden bilgisayarında ya da tabletinde kullanmaya başla veya, daha da iyisi, iTunes store’dan veya Google Play’den FluentU mobil uygulamasını indir.