
Barını Barmenler için İngilizce Sözcüklerle Doldur
Barmenler yaşamlarını bir rock yıldızı ya da ajan gibi geçirir.
Onlar partiler, içecekler, insanlar, müzik, dedikodu, sırlar ve bazen de akşamdan kalmalığı idare eder.
İkram sektöründe çalışan diğerleriyle birlikte seyahat edebilir ve dünyanın herhangi bir ülkesinde çalışabilirler.
Gelecek vaat eden bir kariyerlere ve arkadaşlar ve meslektaşlardan oluşan büyük bir ağa sahip olabilirler.
Dolayısıyla da barmenlerin kendilerine özgü bir dil konuşmaları şaşırtıcı değildir.
Bir barda otur ve müşteriler ve barmenler arasındaki günlük diyalogları dinle. Duydukların kulağına bir çeşit şifreli konuşma gibi gelecek.
İngilizce söyledikleri sözcükleri anlıyor olsan da kullandıkları terim ve sözleri anlamayabilirsin (ve bunları bir sözlük içinde bulamayacağın da kesin).
Bununla birlikte, bu sözcüklerin bir anlamı olduğunu söylediğimizde bize inan! Ve eğer bir barmen olmak istiyorsan bu sözcükleri bilmen gerekecektir.
Bu sadece içecek isimlerini bilmekten de ibaret değil. Tüm popüler kokteyllerin adlarını bilmek sadece işin yarısıdır—misafirlerinin istediği şeyi nasıl servis edeceğini de tam olarak anlamak da son derece önemlidir. Barmenler için İngilizce terimleri doğru şekilde kullanmak, herkesin birbirini anladığının ve müşterilerin bardan memnun ayrılacaklarının güvencesidir.
O halde barın yolunu tut (belly up) ve bu temel sözcükler ve sözlerle barmenler için İngilizceden sana bir kadeh koymamıza izin ver.
Download: This blog post is available as a convenient and portable PDF that you can take anywhere. Click here to get a copy. (Download)
Barmenlerin için İngilizce Dil ve İletişim Becerileri
Bir barmen sadece içkileri karıştırmakla ve bahşiş kutusuna para koymakla kalmaz. Bir barmenin oynadığı başlıca rol samimi ve sıcak bir müşteri hizmeti sunmaktır. Diğer bir deyişle, misafirlere hayatlarının en iyi gecelerini yaşatmak.
Nasıl içki hazırlandığını hazırlandığını bilmek bununla bağlantılıdır ama onun sadece bir parçasıdır.
İşte olağanüstü bir müşteri hizmetleri deneyimi sunmak ve diğer barmenlerden ayrılmana yardımcı olacak bazı dil ve iletişim becerileri:
- Müşterilere dikkatini ver ve ne söylediklerini dinle. Bir misafirin diğerine ekstra bir bardak istediğini duyarsan misafir bu soruyu daha tamamlayamadan bardağı takdim et. Dinleme becerilerini sürekli olarak geliştirmek önemlidir.
- Müdavim (regular) müşterilerin tercih ettikleri içecekleri hatırla.
- İyi bir göz teması ve kuvvetli bir el sıkışma gibi beden dilini kullanarak etkin bir şekilde iletişim kur.
- Rahat ve kendine güvenir bir şekilde konuş, mizahını kullan, gül ve arkadaşça davran.
- Müşterilerinle gerçekten iletişim kurabiliyor ve çalıştığın barda onlara kendilerini evlerinde hissettirebiliyor olmalısın
- Şifreli konuşmalara alış (“Whisky, neat!” gibi). İçecek siparişleri her zaman açık veya tam bir cümle olmayacaktır ve hızlı olduğundan emin olmalısın. Sözcükleri birbirine karıştırmak senin bir çaylak gibi görünmene neden olabilir ve daha da kötüsü misafirlerin istedikleri içeceği alamayabilir.
Barmenler için Ek Kaynaklar
İşvereninin sağlayacağı bir çalışan el kitabı ya da eğitim kılavuzlarıyla başlamak en iyisidir. Elinde bu gibi bir kılavuz yoksa bu içeriklere örnekleri internette kolaylıkla bulabilirsin.
Hala barmenlik için İngilizce ilgini çekiyorsa (ya da arkadaşlarınla biraz eğlenmek istiyorsan) bu YouTube kanalı bir barmenlik okulunda öğreneceğin şeyleri görmene yardımcı olacak ve barın arkasında olmanın nasıl bir şey olduğu hakkında bilgiler verecek.
Ve eğer tam şu anda başlamak istiyorsan barmenlere özel tasarlanmış çok sayıda egzersiz içeren bu web sitesini ziyaret et. Bunlar aşağıdaki listeden bazı sözcük ve deyimleri daha hızlı öğrenmene yardımcı olurken İngilizceni de geliştirmeni sağlayacaktır.
Barmenler için İngilizce Sözcük Bilgisi
Kokteyller hazırlamaya ve bahşiş toplamaya başlamak için tam teçhizatlı bir bara ihtiyacın yok. Ne de olsa en iyi içeceklerin birçoğu sadece birkaç malzemeden oluşur.
Birkaç fiske anahtar kelimeler, birkaç yudum kokteyl içkisi, biraz meyve ve bir avuç da kullanışlı söz ile bir barmen olarak kendini geliştirecek ve happy hour’a gerektiği gibi başlayacaksın!
Bununla birlikte, bu sözler ve sözcüklerin bazılarının kullanıldıkları duruma göre farklı anlamları olabileceğini hatırlatalım. Biranı bir arkadaşına uzat ve dikkatini topla!
Barmenler için İngilizce Sözcükler
Likörler / içki karışımları / kokteyller
Bir saniye… bunlar aynı şey değil mi? Eh, hayır. Bu kafa karışıklığını netleştirerek başlamalıyız. Bu üç terim arasındaki farkı bilmek takip eden sözcük ve sözleri anlamana yardımcı olacak.
Bir içki karışımı temel olarak iki ya da daha fazla malzemenin karışımından oluşan içecektir. Bu alkolsüz bir içecek dahi olabilir. Popüler içki karışımları arasında cobbler sayılabilir—şarap ya da şeri, limon suyu ve şeker ile hazırlanan içecekler.
Kokteyller üç ya da daha fazla aroma içeren herhangi içki karışımıdır.
Bugünlerde martini’den margarita’ya tüm içkiler için kokteyl sözcüğünü kullanır olduk. Ama aslında bu sözcük, “likör, şeker, su ve acı aroma” kullanılarak hazırlanan sözcükleri ifade etmek için kullanılmıştır. Bu da cin toniğin bir kokteyl olmadığı anlamına geliyor. Bazı popüler kokteyller arasında martini, siyah Rus, kozmopolitan ve Manhattan’ı sayabiliriz.
Artık likörlerden (“spirits”) bahsettiğimizde aslında hayaletler ya da tavan arası veya bodrumuna musallat olmuş bir şey hakkında konuşmadığımızı biliyorsun. Votka, tekila, cin, brendi veya viski gibi damıtılmış ve tatlandırılmamış alkollü içeceklere likör adı verilir.
Örnekler:
Oh, you should try a mixed drink with less sugar, such as vodka with club soda.
Ah, votka ve soda gibi daha az şekerli bir içki karışımı denemelisin.
This store only sells wines and spirits.
Bu dükkan sadece şarap ve likör satıyor.
On the rocks
Hayır, gerçek anlamda taşlar ya da kayalardan bahsetmiyoruz. Bir içeceğin on the rocks olması o içeceğin buz üzerine dökülmesi anlamına gelir. Bu skoç ya da viski ile daha sık kullanılan bir terimdir ama diğer içecekler için de kullanılabilir.
Bu söz muhtemelen buz küplerinin kayaya benzer büyük bir buz kütlesinden kesildiği zamanlardan geliyor. Bu söz daha da popülerlik kazanarak viski sipariş etmenin yaygın bir şekli haline geldi.
Örnekler:
I’d like some Johnnie Walker Black on the rocks, please!
Johnnie Walker Black istiyorum, buzlu olsun lütfen!
Oh, I love my scotch served on the rocks. It tastes so much better!
Skoç [siparişimin] buzlu servis edilmesine bayılıyorum. [Böyle] çok daha lezzetli oluyor!
Neat
Diğer yansan ise bir içkinin neat servis edilmesi o içkinin şişesinden ve buz olmaksızın oda sıcaklığında servis edilmesini ifade eder. Böylelikle, içkinin şişesinde sunulmuş olduğu aromasını tam olarak alabilirsin.
Örnek:
I always order my whisky neat. I prefer it at room temperature.
Her zaman buzsuz viski [siparişi] veririm. Oda sıcaklığında olmasını tercih ediyorum.
Not: Neat sözcüğünün sadece likörler için kullanıldığını belirtmekte fayda var. Bu da bizi buraya getiriyor…
Straight up
İçkiseverlerin sıklıkla bu sözün anlamını neat ile karıştırmaları nedeniyle işler burada cidden karışmaya başlar.
Bir içecekbu ile karıştırma veya sallama yoluyla soğutulduğu ve daha sonra da bir bardağa süzüldüğü ve buzsuz servis edildiği zaman, bu içecek straight up ya da sadece up olarak servis edilmiştir.
Bu içecek çeşitlerinin her ikisi de buzsuz servis edildiği için insanların aklının neden karıştığını görebilirsin, ama neat servis edilen bir içeceği buz ile karıştırmaz ya da sallamazsın.
Örnek:
I’ll have a bourbon, straight up, please. No, not straight up. Just a little ice.
Burbon alacağım, buzda soğutulmuş olsun lütfen. Hayır, buzda soğutulmasın. Sadece biraz buz olsun.
Virgin
Virgin olarak adlandırılan bir içki çok masum bir içecektir çünkü içinde alkol yoktur.
Yani, senden virgin Cuba libre isteyen biri olursa (tıpkı Sheldon’ın “Big Bang Theory”den bu klipte yaptığı gibi) bu kişi rom ve Kolayı rom olmadan sipariş etmektedir. Diğer bir deyişle, uzun bir bardakta misket limonuyla servis edilen bir kola.
Örnek:
One virgin piña colada, please!
Bir alkolsüz piña colada, lütfen!
Dirty
Birkaç gün önce bir barda otururken bir kızın gelip içeceğinin dirty olmasını istediğini hatırlıyorum. Ne istediğini bilmiyordum. Kirli bir bardakta mı servis edilmesini istemişti? İçinde daha fazla alkol olmasını mı istemişti?
Bir içeceği dirty olarak hazırladığın zaman o içeceğin rengini ve lezzetini çok az da olsa değiştirmek için temel malzemelerin bazılarını değiştirir ya da fazladan bir malzeme eklersin. Malzemelerdeki bu değişiklik de içeceğin hafifçe koyulaşmasına ya da kirlenmesine neden olur.
Örneğin, bir dirty martini zeytin suyu içerirken dirty mojito ise toz beyaz şeker yerine ham şeker kullanır.
Örnek:
I’d like a dry martini. With a lot of olive juice, please. Let’s make it really dirty!
Martini alacağım. Zeytin suyu bol olsun lütfen. Gerçekten kirli olsun!
Dry
Dry, tatlı olması için gerekli özelliklere sahip olmayan bir içkiyi anlatmanın oldukça basit ve dolaysız bir yoludur. Örneğin, dry martini tatlı vermut yerine sek vermut ile hazırlanır.
Bu terim sıklıkla martini ile bağdaştırılmıştır ama aynı zamanda şarap veya Manhattan için de kullanılabilir.
Örnek:
Yes, I’ll take a dry martini—er, wait, make that two dry martinis.
Evet, sek martini alacağım—ee, bir saniye, iki sek martini olsun.
Short / long
Short içecekler tam anlamıyla kısa bir bardak ya da kadeh içerisinde buzla ve likör ve meyve sularının standart ölçüleri ile hazırlanır. Bu kısa içecekler genellikle daha fazla aroma için amaretto veya kahve likörü içerir.
Diğer yandan, cin tonik gibi sade bir içki karışımı long servis edilebilir, yani alkol içeriğini seyreltmek için daha fazla meyve suyu eklendiği anlamına gelir.
Ayrıca, uzun içecekler uzun bardakta servis edilmelerine rağmen bir kısa içecekten daha az alkol muhteviyatına sahiptirler.
Örnekler:
I’ll have a Tom Collins, long.
Bir Tom Collins alacağım, uzun olsun.
And I’ll take a Black Russian, short.
Ben de Siyah Rus alacağım, kısa olsun.
Topless veya naked
Bir içeceğin üstsüz ya da çıplak olmasını istediğin zaman önüne muhtemelen aklında canlanandan daha farklı bir içki gelir. Topless genellikle margarita gibi belirli içkilerle kullanılmış olan bir terimdir. Eğer sipariş ettiğin margarita bardağının kenarında tuz olmasını istemiyorsan, o halde topless ya da naked margarita siparişi vermelisin.
Örnek:
Barmen: How would you like your margarita?
Margarita’nız nasıl olsun?
Müşteri: I would like a topless margarita.
Topless margarita istiyorum.
Well
Burada yer vereceğimiz son içecek türü well dediğimiz markasız içeceklerdir. Bir barmen olarak bu içecekleri iyi bilmen gerekebilir.
Bu likörler markasızdır yani bardaki en ucuz likörlerdir. Rom ve kola gibi markasız bir içecek de likör ya da kullanılacak meyve suyunun markasının belirtilmediği kategoriye dahil olabilir.
Örnek:
I wouldn’t order the well drinks in that bar. They use the cheapest stuff they can find.
Senin yerinde olsam o barın markasız içeceklerini sipariş etmezdim. Bulabildikleri en ucuz ürünleri kullanıyorlar.
Barmenler için İngilizce Deyişler
Yukarıdaki sözcüklere ek olarak, muhtemelen aşağıdaki sözlerden bazılarını duyacaksın.
Behind the Stick
Bir barmen hakkında behind the stick dediğin zaman onun barın arkasında gerçek anlamda barmenlik yaptığını (diğer görevler yerine) söylersin.
Bu terim muhtemelen b ar musluğunun ardında bira dolduran barmeni ifade etmek için kullanılan argo bir sözcüktür ama kökenleri net değildir.
Örnekler:
Hey, are you going to be behind the stick tonight?
Hey, bu gece bira musluğunun başında olacak mısın?
No, I’m not actually working at the bar tonight!
Hayır, bu gece barda çalışıyorum.
Two fingers of…
Artık eskisi kadar sık kullanılmasa da bu parmak yöntemi bar tarihçesinin ilginç bir unsurudur. Bu söz vahşi Batının (1830-1920) Amerikan barlarından gelen ve viski sipariş ettiğin zaman barmenin iki parmak kalınlığında bir miktar viski servis ettiği zamanlardan gelmektedir.
Yani örneğin, bir bara girdiğin ve iki parmak viski istediğin zaman sek, oda sıcaklığındaki likör barmenin iki parmağı hizasında eski moda bir bardağa doldurulurdu.
Barmenlerin parmaklarının farklı boyutlarda olması nedeniyle ise servis kalitesi düşüktü. Ama yakın zamanda parmak kararı yöntemini tekrardan standart hale getirme çabalarını görüyoruz, dolayısıyla içki kültürünün gelişmesiyle bu söz daha da yaygın kullanılabilir.
Örnekler:
Give me two fingers of your finest sippin’ whiskey, barkeep!
Barmen! Bana en iyi içimli viskinden iki parmak ver.
Building a drink
Bu söz, içki hazırlama yöntemini ifade eder. Bir içki hazırlarken buz ile başla ve likör ve meyve suyunu ekleyerek bunun üzerine inşa et. Örneğin, bir martini hazırlıyorsan bunu karıştırma kabına koyar, sonra buzu, cini ve vermutu eklersin.
Rolling a drink
Bu da içki hazırlamanın başka bir yoludur. Bir içki yuvarladığın zaman önce içkiyi bir karıştırma kabına koyar ve daha sonra da yavaşça bir skaker’a ya da başka bir karıştırma kabına aktarır ve malzemeleri birbirine karıştırırsın. Örneğin, sallandığı zaman domates suyunun köpürmesi nedeniyle Bloody Mary genellikle yuvarlanarak hazırlanır.
Last call!
Ve son olarak bu makaleyi sonlandırmak için bundan daha iyi hangi söz olabilir.
Last call, barmenin hesapları ve barı kapama zamanının yaklaştığı bir zamanı ifade eder. Barmenin müşterilerine yaptığı, son içeceklerini söyleme uyarısıdır, çünkü gece artık sonuna yaklaşmıştır ve müessese o gün için paydos edecektir.
Her barın kendine özgü bir son sipariş uyarısı verme yöntemi bulunur.
Bazıları bunu bağırarak söylemek yerine bir çan çalar ya da ışıkları yakıp söndürür!
Ve bunu söyledikten sonra barmenler için İngilizce konulu makalemizin kapanış zamanı da geldi.
Artık çok sayıda yeni sözcük ve söz öğrendiğine göre başlamaya hazırsın!
Kadehlerimizi senin için kaldırıyoruz. Şerefe!